Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanlığı

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı“ Hakkında TBMM'de Basın Toplantısı “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı“ Hakkında TBMM'de Basın Toplantısı

23 Nis 2021

Değerli Arkadaşlar,

Milli iradenin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının yıl dönümü ile Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamak amacıyla gerçekleştirdiğimiz basın toplantımızda hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Birinci Meclisin tüm üyeleri ile aziz şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Bugün DEVA Partisi Eğitim Politikaları Başkanı Mustafa Ergen ve Gençlik Politikaları Başkanı Doğa Şanlıoğlu bana eşlik ediyor. Kendilerine katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum.

Bundan 101 yıl önce Birinci Meclis, milli iradeyi temsil edebilmek ve ülkenin istikbalini bizzat belirleyebilmek için Anadolu’nun dört bir yanından gelen farklı görüşlerin, bir arada omuz omuza verdiği benzersiz bir mücadelenin çıkış noktasıdır.

Büyük bir sorumluluk bilinciyle toplanan Gazi Meclis, savaş ortamında bile özgürce çalışmıştır. Birinci Meclis sadece Kurtuluş Savaşını kazandırdığı için değil, milli birlik ve beraberlik ile düşünce ve ifade özgürlüğünün nasıl sağlanacağı konusunda bizlere mükemmel bir örnek olmuştur. Öylesi olağanüstü dönemde dahi çok seslilikten, ortak akıldan ve istişareden taviz verilmemesinden dersler çıkarmalıyız.

Oysa 101 yıl sonra tarihten hiç ders almamış gibi bugün TBMM’de; demokratik tartışma adabı, çok sesliliğe saygı ve millete karşı sorumluluk bilinci tamamen yok sayılmaktadır. Meclisin üstünlüğü ilkesinin esamesi okunmamakta, milli iradeye saygı duyulmamaktadır.

İktidarı denetlemekten uzak, yasallık ilkesine ve içtüzüğe aykırı şekilde yasama faaliyetleri icra edilmektedir. Bizden de tüm bunlara alet olmamız beklenmektedir.



Değerli Arkadaşlar,

Türkiye, bugün herkesi tehdit eden baskıcı otoriter bir anlayış ile yönetilmeye çalışılmaktadır. İleri bir demokraside olsa yer yerinden oynayacak olaylar, artık ülkemiz için her gün cereyan eden sıradanlaşmış bir hal almıştır.

Ancak ülkemizde olup bitenleri kabullenmiyoruz.

Bir tarafta olağanlaşan kötülük, yozlaşma, adaletsizlikler, adam kayırma, yolsuzluk...

Diğer tarafta geçinemediği için çaresiz bir şekilde intihar eden vatandaşlarımız var. Günü siftahsız kapatan esnaflarımız, pazarlarda yerlerden meyve sebze toplamak zorunda bırakılan, hatta bir çuval patates soğana şükredecek hale getirilen fakirlerimiz var. Onlara yoksulluğa sabretmeleri, hallerine şükretmeleri tembihlenirken, diğer tarafta iktidar ülkenin tüm kaynaklarını keyfi şekilde birkaç kişiye dağıtmaktadır.

Bir yanda, kadına karşı şiddeti görmezden geldiğini ve şiddetle etkili mücadeleden vazgeçtiğini İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek tüm dünyaya ilan eden iktidar var. Üstelik bu karar, Meclisin yasama yetkisi gasp edilerek alınıyor.

Diğer yanda ise, hayatta kalmak için etkin bir korumadan mahrum bırakılan, her gün öldürülen, şiddete maruz kalan kadınlar, annesiz kalan evlatlar, evlatsız kalan anne ve babalar var.

Birinci Meclis’te Kişi Özgürlüğü Kanunu’nu Abdülkadir Kemali Bey şu gerekçeyle savunmuştur: “Saldırıların def'i için sınırlarda parlayan süngülerin, yurt içindeki fertlerin hukukunun korunacağının da güvencesi olduğu fiilen isbat edilmelidir ki, ailesini, çocuklarını yetim ve umutsuz bırakarak, mal ve mülkten, tatlı candan geçerek ölen millet bireylerinin kanları ve canları heder ve heba olmasın!”

Oysa bugün bu bilinçten daha ilerde olması gerekirken 1920’nin de, adeta 101 yıldan çok daha geride olan iktidar, kişilerin keyfi şekilde tutuklanmasına ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına ön ayak veya bizzat sebep olmaktadır.

Şimdi vicdan sahibi her insana soruyorum, burada bir yanlışlık yok mu?

Yüce Meclis’in üyesi tüm milletvekillerimize soruyorum, çocuklarımıza böyle bir Türkiye mi bırakacağız?

İşte bu yüzden Yasama Bayramı olması gereken 23 Nisan buruk geçmektedir. Çocuklarımızın bayramı diyoruz, fakat çocuklarımızın bayram edebileceği bir ülke değil, terk edip kaçmak istedikleri bir ülke haline geldik.

Unutmayalım ki, tüm bu sorunların ana kaynağı, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altında uygulanan keyfi yönetimdir. Maalesef egemenlik milletin değil, tek bir kişinin saltanatına dönmüş vaziyettedir.

Yüce meclisi işlevsiz ve itibarsız bir hale getiren iktidar, kurduğu düzen ile hukuk devletinden ve demokrasinin temel değerlerinden kesin bir şekilde uzaklaşmıştır. Artık dönülmez bir yoldadır.

Kıymetli Arkadaşlar,

Birinci Meclis’in silinemez en önemli mirası yasama yetkisinin sadece Yüce Meclise ait olduğudur. Ne yazık ki Gazi Meclis’in kuvvetler ayrılığı ve milli egemenlik bilinci bugünkü Meclis’ten çok daha ileridedir. Çünkü Atatürk, Meclis’e emir vermek bir yana aldığı kararların hesabını her zaman vermiştir. Meclis de zaten bu hesabı korkmadan, Mustafa Kemal Paşa’dan sorabilmiştir.

Oysa şu anda, tüm güç ve yetkiler tarafsız olmayan, partili cumhurbaşkanında toplanmıştır. Artık kanunlar Külliye’den hazır halde gelmekte, komisyonlarda tartışmaya imkân bulamadan kabul edilmektedir. Bu sistemsizlik, TBMM’yi sadece bir katiplik olarak kullanmaktadır.

Ancak “Hakimiyetin kayıtsız şartsız temsilcisi” olan vatandaşlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizden acil ve önemli beklentileri vardır.

Çünkü ülkemizin ekonomisini güçlendirmek, vatandaşlarımızın hukuk ve demokrasi taleplerini karşılamak ve yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını acilen tesis etmek zorundayız.

Birinci Meclis’in kürsüsünden Hüseyin Avni Bey’in belirttiği gibi ‘Cepheleri tutacak olan kanundur, adalettir’. Bu yüzden ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm temel hak ve özgürlükleri tekrar güvence altına almalı, her alanda adaleti ve yargıya güveni tekrar tesis etmeliyiz.

Bunun için ise Meclisimizin etkin olarak çalışması, hesap veren bir iktidar, kuvvetler ayrılığı ve güçlendirilmiş bir parlamenter sistem şarttır.

Bu sebeple Birinci Meclis’in çoğulcu, özgürlükçü, kapsayıcı ve birleştirici özelliğinden örnek almamız şarttır.

İşte bu yüzden, Demokrasi ve Atılım Partisi güçlü bir TBMM çatısı altında; demokrasi bilinci ile çalışmak, kişisel çıkarlardan, hamasetten ve popülizmden uzak, ülke menfaati için vatandaşlarımızın dertlerine deva olmak için yola çıkmıştır.

Değerli Basın Mensupları,

Böylesi karanlık bir tabloda bizler, çocuklarımıza demokratik bir hukuk devleti bırakma bilinciyle çalışıyoruz. Çünkü bizim; uzlaşmayı, katılımcılığı esas alan, ötekileştirici dile reddeden, adil, dürüst, hesap verebilir ve şeffaf bir siyaset anlayışımız var.

Bu minvalde yasamanın güçlendirildiği, iktidara istikrar sağlandığı, yargının bağımsız ve tarafsızlığının tesis edildiği Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçmeyi vaat ediyoruz. Bu sistemi katılımcı, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasi ile güçlendirmek en temel hedefimizdir.

Bizler; güven veren, üreten güçlü bir ekonomiye sahip, sosyal adaleti tesis ederek vatandaşlarımıza temel hayat standartlarını sağlamaya söz veriyoruz. İşsizliğe çözüm bulmaya, gençlerimizi ve vatandaşlarımızı ekonomik olarak güven içerisinde oldukları bir Türkiye için mücadele ediyoruz.

Tüm bu mücadelemiz çocuklarımız için. Herkesi tehdit eden baskıcı rejime karşı demokratik bir hukuk devleti için.

Milletimizin ve çocuklarımızın bu önemli gününü kutlarım. Çocuklarımıza müreffeh, çoğulcu, özgür ve demokratik bir Türkiye teslim edeceğimize ve ilk seçim sonrasındaki 23 Nisan'ı Yasama Bayramı olarak da kutlayabileceğimize olan inancımla, hepinize saygılarımı sunarım.

  • İLGİLİ ETİKET:
  • #TBMM
  • #23 NISAN
  • #MILLI İRADE
  • #MUSTAFAYENEROĞLU
  • #DEVA

SONRAKİ HABER

Türkiye-İran sınırında yakalanan 2 kaçakçıya işkence uygulandığı ve birinin öldüğü iddiası hakkında Sn. İçişleri Bakanı'nın cevaplaması istemiyle TBMM'ye soru önergesi verdik

Sık Sorulan Sorulara Cevaplar

23 Nis 2021