‘Sayın Cumhurbaşkanını dinleyen zanneder ki Türkiye adalet cenneti’
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, 2023-2024 Adli Yıl açılışı nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi.
Türkiye'nin hukuk devleti karnesi ve Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından duyurulan İnsan Hakları Eylem Planının son durumuna ilişkin açıklamalarda bulunan Yeneroğlu, verdiği örneklerle Türkiye’deki hukuki sorunları eleştirdi.
Yeneroğlu yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Öncelikle 2023-2024 Adli Yılının ülkemize, vatandaşlarımıza, yargı teşkilatına ve hukuk camiasına hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle, adaleti ve hukuku şiar edinerek görev yapan tüm hâkim, savcı, avukat ve adalet personelinin yeni adli yılını kutluyorum.
Ümitlenecek bir tablo olmasa da bu adli yılın adaletin tesis edildiği ve ülkemizin tekrar hukuk devleti değerlerinin yaşamsal önemini idrak ederek esas aldığı bir yıl olmasını diliyorum.”
‘Türkiye maalesef bu adli yıla da hukuksuzluk düzeni içinde girmekte’
DEVA Partisinin ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ takip raporunun verilerini de paylaşan Yeneroğlu:
“Adli yılın yargının; adalet, hukuk devleti ve temel haklar konularında değerlendirilmesi bakımından büyük önem taşıyor. Bu vesileyle, bugün sizlerle Türkiye’nin adalet ve hukuk devleti karnesini ortaya koyacağım” dedi.
“Türkiye maalesef bu adli yıla da hukuk devletinin yok sayıldığı, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığının tamamen iflas ettiği tam bir hukuksuzluk düzeni içerisinde girmektedir. Ülkemizde yıllardır yargı, iktidarın taleplerine göre karar veren, hukuku uyguladığı vakit iktidarın rahatsız olacağı endişesiyle tüm hukuksuzluklara ve yolsuzluklara göz yuman bir haldedir.
“İktidarın öfkesine maruz kalmamak için canhıraş uğraşan ve kanunları büken, menfaatlerinden de olmamak için siyasiler ve avukatların kapısında sıra bekleyen sayısız hakim ve savcı biliyorum. Bugün dibine kadar rüşvete ve yolsuzluğa bulaşmış olmasına rağmen arkası güçlü diye üzerine gidilemeyen ve yüksek yargı koltuğunda oturan yargıçlar biliyorum. ‘Mayfa liderlerini cezaevinden tahliye etmezsen seni düz hakim yaparız’ diyerek tehdit edilen, ‘Ama talimatlarımıza uyarsan da yüksek yargıç yaparız’ diyerek terfi ettirilen hakimler biliyorum.”
“İstanbul’da bir başsavcılık hariç diğerlerinin tamamının nüfuzlu bir avukat tarafından belirlendiğini yargı camiasında konuşmayan yok. Ne kadar büyük bir utanç, değil mi? Önemli bir ilin başsavcısı bir milletvekili tarafından istenmiyor, çünkü isteklerini yerine getirmiyor: Ne oluyor biliyor musunuz? Normalde hukuk devletini daha fazla reddeden ortağı ‘Bu benim ocaktan gelme, bunu düz savcı olarak gönderemezsin’ diye direttiği için görev süresi bitmeden başka bir ilde başsavcı yapılıyor.”
‘Cumhurbaşkanı doğrudan yargıçlık yapıyor’
“Eskiden askerlere itaat eden yargıçlar vardı, bugün siyasilere ve nüfuzlu avukatlara itaat eden hakim ve savcılar var. HSK iktidarın oyuncağı olmuş, emaneti ehline değil, dosdoğru olana değil, adaletten başka bir rehber tanımayana değil, kötülüklere susana, imamın önündeki meyyit gibi otoriteye boyun eğene veriyor.”
‘Yolsuzluk cennetiyiz’
“Temel bir kuraldır: Hukukun olmadığı yerde yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar vardır. Boşluk yoktur, hukuksuz her hal vardır yani. Maalesef bizde de olan tam olarak olan budur. Türkiye iktidarın aklıselim yönetimden uzaklaşması yüzünden yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluk ülkesi haline gelmiştir. Evet, bugün ülkemiz yolsuzluk bataklığına saplanmış durumdadır.
OECD’ye bağlı Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından ‘Gri Liste’de yer alıyoruz. Nedeni, iktidarın yolsuzluk, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemedeki isteksizliği...
Yolsuzluk, rüşvet ve nüfuz ticareti iddiaları yaygın olarak kanıksanmış durumda. Açıkça belli olan yolsuzlukların dahi hiçbiri ne yargı ne de TBMM tarafından soruşturulmamaktadır. Gelinen noktada ülkemiz yoksullar ülkesi olmuştur.”
‘Ülkemiz yasaklar ülkesidir’
“Adli yılın açılışının kimse için umut vermediği açıktır. Elbette yargı bağımsızlığının iflas ettiği bir sistemde, temel haklara yönelik anayasal ve yasal güvenceler anlamsızlaşmaktadır. Gazetecilerin, siyasetçilerin, insan hakları savunucularının ve binlerce vatandaşımızın temelsiz iddialarla tutuklandığı, en temel haklarımızı dahi kullanamadığımız bir korku ikliminde yaşıyoruz.”
‘İktidar, 3’te 2’sini uygulamadığı eylem planı ile övünebiliyor’
“Malumunuz Mart 2021 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından büyük bir lansmanla kamuoyuna duyurulan İnsan Hakları Eylem Planının üzerinden tamı tamına iki buçuk yıl geçti. DEVA Partisi olarak, eylem planında yer alan hedeflerden gerçekleştirilenleri ve gerçekleştirilmeyenleri ayrıntılı olarak çalışıyor ve düzenli olarak kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Gelgelelim, iki yılda tamamlanması gereken toplam 276 hedeften yalnızca 113’i tamamlanmış, 163 hedef ise hayata geçirilememiştir. Yani söz verilen eylemlerin neredeyse 3’te 2’si unutuldu, unutturuldu. Bugün Adalet Bakanı tekrar açıkladı, yenisini hazırlıyorlarmış! Peki eskisi ne durumda? Çöpe mi attınız? Propaganda süresi mi bitti?”
‘Bırakın söz verdiklerini yapmayı, tam aksini yaptılar.’
“Bu süreçte ifade özgürlüğünü büyük ölçüde sınırlandıran dezenformasyon (sansür) kanunu bu eylem planı açıklandıktan kısa bir süre sonra hazırlandı. Gazeteciler haklarında açılan soruşturmalarla ve TBMM’de kabul edilen Basın Kanunu ile daha kısıtlı bir alana hapsedilmeye devam ediyor. İktidar basın özgürlüğünü her gün ayaklar altına alıyor, eylem planında basın özgürlüğünü güçlendireceğim diyor. Olan ise kendi güdümünde olmayan TV kanallarını RTÜK eliyle ağır para ve program durdurma cezaları ile cezalandırıyor.
Muhalif sivil toplum örgütleri ağır baskılara maruz bırakılmaya, yersiz soruşturmalar ile dernek ve vakıflar yıpratılmaya devam ediyor.
Osman Kavala örneği gün gibi ortada… Bırakın ağırlaştırılmış müebbetlik, yani idamlık bir suç işlemiş olmayı, bir kabahati bile olmayan Sayın Kavala 2131 gündür cezaevinde tutuluyor. Avrupa Konseyi ihlâl prosedürünün resmen başlatılmasına rağmen hala AİHM kararı uygulanmıyor, masum bir vatandaşımız talimatla ceza evinde tutuluyor.
İşin trajik yani ne biliyor musunuz? İktidar, Avrupa Konseyi’ne karşı savunmasında, insan hakları eylem planıyla övünüyor. Bir inat uğruna Osman Kavala ve arkadaşları Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman’ı haksız yere cezaevinde tutarken, 3’te 2’sini uygulamadığı eylem planı ile övünebiliyor.
Kuvvetler ayrılığını reddeden, kendisini hukukun üstünde konumlandıran bir Cumhurbaşkanı varken eylem planını uygulasan ne olur. Sadece kendini kandırırsın ve maalesef bazen de toplumu.”
‘En büyük adaletsizlik adil görünüp adil olmamaktır!’
“Bakın bu kadar korkunç sonuçları olmasa, bu iktidarın ne kadar şakacı olduğunu konuşup gülüp geçebiliriz. Bir de utanmadan çıkmış yeni sivil, özgürlükçü, çoğulcu falan filan Anayasa yapmaktan bahsediyorlar. Sanki mevcut Anayasa kralın haklarına dayanıyor, sanki ellerinden tutan var. “Mevcut Anayasaya uymuyoruz ama söz, yenisine uyacağız” diyorlar. Milletle dalga geçiyorlar!
Malumunuz Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasını bırakın gözaltına alınması bile açıkça hukuka aykırıyken, Sn. Yanardağ haksız yere aylardır cezaevinde.
Diğer bir örnek ise Hatay milletvekili Can Atalay. Sayın Atalay, milletvekili seçilmesine rağmen hala tahliye edilmemekte, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı açıkça ihlal edilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin güncel içtihadı gereğince Atalay’ın durumu dokunulmazlık kapsamındadır. Sn. Atalay’ın tutukluluk haline derhal son verilmeli ve milletvekilliği görevini serbestçe ifa etmesi sağlanmalıdır.
Tüm bunlar ne demek biliyor musunuz? Demek ki, ‘Yargı reformu yapıyoruz’, ‘İnsan hakları eylem planı hazırlıyoruz’ diyenler samimi falan değil, amaçları da hukuk zeminine dönmek değil.”
‘Cumhurbaşkanının müsaade ettiği kadar mı rasyonel zemine döneceksiniz?‘
“İnsan hakları eylem planında toplantı ve gösteri yürüyüşünün güçlendirileceği söylenirken gerçekte ülkemizde toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yıllardır müsaade edilmemektedir. Her gösteri en sert biçimde bastırılmakta, temel haklarını kullanan insanlar darp edilmektedir.
Peki ‘Temel referansımız, hukuk ve insan haklarıdır ve bundan asla taviz verilmeyecektir‘ diyerek eski Bakan Süleyman Soylu’ya dönemi ile ilgili sınıfta kaldığına dair hakikati ifade eden yeni İçişleri Bakanı Sn. Yerlikaya?
Adaleti, güveni, sulhu sağlamakla yükümlüsünüz! Bunun için ne yapıyorsunuz? Yani hukukta da rasyonel zemine dönecek misiniz? Çünkü rasyonaliteye dönmek demek, hukuk devletine dönmek demektir. Hukuk devletine dönmek demek, fikir, basın ve toplantı ve gösteri özgürlüğünü korumak demektir. Hukuk devletine dönmek Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Cumartesi Annelerinin gösterilerine engel olmamak demektir.”
‘Birbirinden ağır, tarifsiz acılar yaşanıyor’
“KHK’lar ile ihraçlar ve terör mevzuatının keyfi şekilde uygulanmasından kaynaklanan haksız yargılamalar, Türkiye’nin yüzleşmesi ve acilen çözüme kavuşturması gereken ciddi bir sorundur. Beraat eden, takipsizlik alan, hakkında soruşturma bulunmayan on binlerce kişi hala görevine iade edilmiyor. Sayısız insan haksız bir şekilde cezaevinde tutuluyor.”
‘İktidar, cezaevlerinde doldur-boşalt yaparak günü kurtarmaya çalışıyor’
“İktidar, ceza adalet sistemindeki sorunları kalıcı olarak çözmek yerine İnsan Hakları Eylem Planındaki gibi göz boyamak, bizde de hukuk var demek için yüzeysel, günü kurtarmak adına çözümler buluyor. Asıl sorunu, yani yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorununu görmezden geliyor.”
‘Geçmişte hazırlanan eylem planınızın yarısını dahi uygulasanız, en temel sorunumuz çözülecek’
“İktidarın İnsan Hakları Eylem Planı da kara mizah olarak tarihte yerini aldı. Adını dahi hak etmeyen bir samimiyetsizlik belgesi olmanın ötesine geçemedi.
Üstelik geçtiğimiz günlerde Sn. Adalet Bakanı’nın Yılmaz Tunç Bey'in açıklamasına göre iktidar yine ve yeniden Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı hazırlıyormuş.
Durum ortada! Neden o kadar emeği sadece Cumhurbaşkanın prompterinde kalacak metinlere harcıyorsunuz? Oysa çözüm çok basit! Geçmişte hazırlanan eylem planınızın yarısını dahi gerçekte uygulasanız, en azından kuvvetler ayrılığını ve yargı bağımsızlığını tesis etseniz zaten en temel sorunumuz çözülmüş olacak.”
‘DEVA Partisi olarak sorumluluğumuz hukuk üstünlüğüne sahip çıkmaktır’
“Yolumuzun uzun, işimizin meşakkatli, yükümüzün ağır olduğunun farkındayız. Ancak adalete susamış milletimizin dertlerine deva olmak zorundayız. Bu minvalde, ülkemizin bu karanlık günlerden bir an evvel kurtulması için hukuk devleti, insan hakları ve adalet mücadelesinde olan ve vicdan ve ahlakları ile görev yapan tüm hâkim, savcı, avukat ve adalet personelinin yeni adli yıllarını tekrar kutluyorum.”