Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanlığı

“Anayasa Mahkemesinin Kapatılması Söylemleri” Hakkında TBMM’de Basın Toplantısı “Anayasa Mahkemesinin Kapatılması Söylemleri” Hakkında TBMM’de Basın Toplantısı

01 Nis 2021

Değerli basın mensupları;

Hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.

Maalesef popülist-otoriter-zorba anlayış, ülkemizi gün geçtikçe hukuktan ve hukuk devletinden uzaklaştırdı.

Kuvvetler ayrılığı ve yargı organlarının bağımsızlığı fiilen kaldırıldı.

Toptancı bir anlayışla, binlerce hakim ve savcının meslekten çıkarılması sonucu, görevi başındaki çoğu hakim ve savcı kendileri de benzer sonu yaşamamak için “Kanunlara ve vicdanlarına” göre değil, “iktidarın istek ve ihtiyaçlarına” göre karar vermeye itildi.

Aksi şekilde davrananlar sürülerek, açığa alınarak yahut da tenzili rütbe yapılarak cezalandırıldı. İktidarın istek ve emirlerini yerine getirenler ise terfi ettirilerek önemli görevlere getirildi.

Bu yolla, Hâkim ve Savcılar Kurulu yargıyı baskı ve tehdit altında tutma düzeneği kurdu.

Sonuçta; siyasetin ağır baskısı neticesinde bir milyondan fazla vatandaşımız hakkında terör suçlarından dolayı soruşturma açıldı, yüz binlerce insan hakkında kovuşturma yürütüldü ve mahkûmiyet kararları verildi.

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan yürütülen soruşturmalarda ve verilen cezalarda patlama yaşandı.

Yargıtay, iktidarın operasyon aracı haline geldi.

Hükümeti denetlemekle görevli Danıştay da adeta tamamen hükümetin emrine girdi. İmar davaları, çevre davaları, yönetmelikler hakkında açılan davalar hep iktidar lehine sonuçlanır hale geldi.

OHAL komisyonunun verdiği hukuksuz ret kararları dahi idari yargı tarafından hukuka uygun bulundu. Böylece iktidarın kurduğu düzen hiç sarsılmadan devam etti.



Kıymetli Basın Mensupları,

Bu süreçte Anayasa Mahkemesi iktidardan bir nebze de olsa bağımsız kalabilmeyi başardı. Eksiklikleri olsa da hukuk devleti çizgisinde kararlar verdi.

Fakat bu sefer de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları ilk derece mahkemeleri tarafından uygulanmadı!

Bugün insanlar, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen ceza evlerinde keyfi olarak tutulmaktadırlar. Osman Kavala, Ahmet Altan, Ayhan Bilgen ve daha niceleri iktidarın baskı ve korkusuna direnemeyen hakim ve savcılar yüzünden halen cezaevindedirler.

Sn. Enis Berberoğlu’nun haksız yere düşürülen milletvekilliği Anayasa Mahkemesi ihlal kararına rağmen bir süre geri verilmedi. Mahkeme’nin ancak ikinci kararı sonrasında Berberoğlu milletvekilliğine dönebildi.

Şimdi de Kocaeli milletvekili Sn. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği, yargı ve TBMM araçsallaştırılarak hızlı bir şekilde düşürüldü.

Tüm bunlar yargı mercilerinin göze batan muhalifleri cezalandırma aracı haline geldiğini göstermektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş kararı üzerine, Cumhurbaşkanı’nın “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yaparız. İşi bitiririz” sözü durumu bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.

Saygıdeğer Arkadaşlar,

Anayasa Mahkemesi de diğer yargı organları gibi zaten iktidarın tehdit ve baskısı altındadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4-5 yıldır Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı atamalar neticesinde Anayasa Mahkemesinin siyaseten önem taşıyan kararlarında bir yön değişmesi yaşandı. Evrensel hukuk referanslı özgürlükçü anlayıştan, yürütmenin taleplerini önceleyen anlayışa doğru bir değişim gerçekleşti.

Anayasa Mahkemesi önceki içtihatlarını hiçe sayarak hükümetin istekleri doğrultusunda kararlar vermeye başladı.

İçişleri Bakanı, Anayasa Mahkemesi başkanına terör örgütü üyesi iması yaparak aba altından sopa gösterdi.

Cumhurbaşkanı ve Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’ni kapatmayı veya yetkilerini tırpanlamayı açık açık söyleyebildiler.

Bu siyasi baskılar yetmezmiş gibi evrensel hukuk kriterlerinden çok uzak soruşturmaların savcısı olarak bilinen İrfan Fidan, önce Yargıtay üyesi yapıldı. Sonra Yargıtay’da cübbesini bile giymeden kendisini hiç tanımayan Yargıtay üyeleri tarafından Anayasa Mahkemesi’ne aday olarak seçildi. Cumhurbaşkanı da onu Anayasa Mahkemesi üyeliğine atadı. Herkesin gözü önünde bir tiyatro sergilendi.

Değerli Arkadaşlar,

Dün Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin kapatılmasına ilişkin iddianameyi eksik bularak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade etmesi ise yine mahkemenin hedefe konulmasına sebep oldu. Karara tepki gösteren Sn Bahçeli “HDP'nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi'nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır” diyerek hukuku ve demokrasiyi hedef aldıklarını artık açıktan dile getirdi. Anayasal kurumları doğrudan hedef aldı.

Sn Bahçeli’nin açıklamaları, demokratik bir siyasi partinin liderinin değil, adeta anayasal düzeni ortadan kaldırmak için yemin etmiş bir hareketi hatırlatmaktadır.

Bu çağrı; demokratik bir hukuk devleti ve anayasanın üstünlüğünün korunması için vazgeçilmez olan ve kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen Anayasa Mahkemesi’nin, iktidarın güdümü altına alınması arzusunun bir sonucudur. Anayasal düzene ciddi bir tehdittir.

Malumunuz küçük ortağın HDP’nin kapatılması için çağrıda bulunması, Yargıtay’ın harekete geçmesi için yeterli olmuştu.

Tabii talimatla yargıya yön vermeye alışmışlar. Bu hukuk bilmezlik, bu güç nereden gelmektedir?

Ülkenin anahtarını size kim verdi?

Kıymetli Basın Mensupları,

Anayasa Mahkemesi gibi ülkenin en yüksek yargı merciini dahi emellerini gerçekleştirmede bir araç gören, kendini hukukun üzerinde konumlandıran bu anlayışın tek derdi, ülkeyi tarihin tozlu sayfalarında kalan hukuk tanımaz 90’lardan da geriye götürmek ve darbeci bir zihniyetle ülkeyi yönetmektir.

Her ne kadar hukuk tanımaz tavırlar ile Anayasa Mahkemesi kaldırılsın nidaları atılsa da Anayasa Mahkemesi hukuk devletimizin ayakta kalan son direğidir.

Anayasa Mahkemesi herhangi bir mahkeme değildir ki kapatılabilsin.

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetleyen ve aykırı bulduğunda ise iptal eden tek yetkili mahkemedir.

Siyasi parti kapatma davalarını ise yine demokratik toplum düzeninin şartlarına ve hukuka göre değerlendirir.

Tabii iktidar koalisyonu istiyor ki bütün kurumlar onların talimatlarına göre hareket etsin. Yasamayı ne hale getirdikleri ortada. Yargının son kalesi ağır saldırı altında.

Zannediyorlar ki Anayasa Mahkemesi’ne de boyun eğdirirlerse saltanatları hep sürecek.

İşte o zaman belki istedikleri olacaktır.

Tek parti, tek lider ve onu destekleyen makbul vatandaşlar…

Değerli Arkadaşlar,

Gelinen noktada artık hakkın ve hukukun kalan son kırıntılarına da tahammül edemeyen iktidar koalisyonu, bilerek ve isteyerek ülkeyi felakete doğru sürüklemeye çalışmaktadır.

Keyfiliğe alışan ortakların tek korkuları güçlerinin sınırlandırılmasıdır. Emirlerinin yerine getirilmemesidir. Kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme, hesap verme onları çok rahatsız eder. Zannediyorlar ki tek doğru kendileri. Onlar dışında herkes diken.

Oysa gücün paylaşılmadığı, dengelenip denetlenmediği yönetimler, toplumlarını yoksulluğa ve açlığa mahkûm eder.

Herkes hukuk devletinden ve demokrasiden uzaklaşmayı cebindeki paranın her geçen gün daha fazla erimesinden ve hayat pahalılığından anlayabilir.

Evrensel bir kuraldır! Ne kadar az hukuk, ne kadar az demokrasi, o kadar pahalı hayat!

Kıymetli Basın Mensupları,

Hatırlayacaksınız Sn Bahçeli, zamanında ülkede yoksulluğun çok arttığını, öyle ki anne babaların çocuklarına ‘püskevit’ bile alamadığını söylüyordu.

Ona göre; ülkede yolsuzluk ve rüşvet öylesine artmıştı ki AK Parti hortumu doğrudan kendisine bağlamış ülkenin kaynaklarını sömürüyordu.

Aradan geçen yıllar sonra bugün ekonominin geldiği hal ortada…

Atıl iş gücü olarak ifade edilen geniş tanımlı işsizlik oranı %29’a ulaştı.

Yüksek enflasyon nedeniyle her geçen gün alım gücümüz düşüyor.

Yolsuzluk ise öylesine yaygınlaşmış durumda ki 20li yaşlardaki gençler bile bu düzenden menfaat sağlayabiliyor. Lüks arabalarda kokain çekebiliyor ve sistem öyle bir bataklığa dönüşmüş ki, dikkat dahi çekmiyorlar.

Tüm bunları Sn Bahçeli görmüyor, duymuyor.

Bunlara sesi çıkmıyor.

Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi deyip uyguladıkları keyfi yönetimle iktidar partisi, küçük ortağına mecbur ve muhtaç olmuş durumdadır.

Aralarında menfaat ortaklığı kurdular.

Küçük ortak adeta vesayet makamı olmuş kritik konularda iktidar partisine yasaklar koymaktadır.

İktidar partisinin demokratik mekanizmaları işletmeden ülkeyi yönetmesinde ona destek vermektedir.

Sokakta çete gruplarıyla siyasetçi ve gazeteci dövmek sıradan olaylar haline geldi.

Maalesef bu saldırılar ile bütün gazeteci ve siyasetçilere gözdağı verildi.

Şimdi de şu parti kapatılsın, eğer onu kapatmazsa Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyorlar.

Bu işin sonu nereye gidecek?

Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi’nin kapatılması çağrısı tehlikeli gidişatın köşe taşlarından birisidir.

Bu söylem öylesine söylenmemiştir.

Bütün vatandaşlarımızı bu söylemin arkasındaki asıl amacın yani Türkiye’yi yaşanabilir olmaktan çıkarma gayretinin farkında olmaya çağırıyoruz.

Demokrasi ve Atılım Partisi, DEVA Partisi olarak bu karanlık tabloyu bitirecek programımız ve liyakatli ekibimiz hazır.

Bizler kuvvetler ayrılığının ve hukukun üstünlüğünü esas alan, demokrasinin güçlendiği ve evrensel standartlarda bir özgürlük anlayışının hâkim olduğu bir Türkiye ideali için mücadele etmeye hazırız.

Türkiye’nin demokrasiye ve atılıma ihtiyacı var.

Ve biz hazırız.

Hepinizi saygıyla selamlar, hayırlı günler dilerim.

  • İLGİLİ ETİKET:
  • #BASIN TOPLANTISI
  • #DEVA
  • ##TBMM

SONRAKİ HABER

İktidar, Avukatlık Mesleğini Kasten İtibarsızlaştırmaktadır!

Sık Sorulan Sorulara Cevaplar

01 Nis 2021