Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanlığı

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne İlişkin Açıklama Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne İlişkin Açıklama

03 Nis 2020

Ülkemizde 300 bin hükümlü ve tutuklunun bulunduğu cezaevlerindeki aşırı doluluk oranının

azaltılması amacıyla, İnfaz Kanununda kapsamlı değişiklikler yapılmasını öngören bir kanun

teklifi hazırlanmış, 31 Mart 2020 tarihi itibarıyla TBMM’ye sunulmuştur. Uzun zamandır

hazırlanmakta olan Yargı Paketinin, ilerleyen günlerde hızlı bir şekilde görüşülerek

kanunlaşması beklenmektedir.

Türkiye'de geçmişte farklı düzenlemelerle cezaevlerindeki yoğunluğun azaltılmaya çalışılması,

mevcut yargı ve ceza adalet sistemindeki sorunların önemli bir göstergesidir. Hükümet ceza

adalet sistemi ile son yıllarda; bir taraftan kamuoyunda cezaların artırıldığı yönünde bir algı

oluştururken; diğer taraftan birkaç istisnai suç dışında cezaevinde kalma süresini kısaltan

düzenlemelerle cezaevi doluluk oranını azaltmaya çalışmaktadır. Temelde ceza hukuku

mantığına ve toplumsal adalete aykırı olan bu yaklaşımdan vazgeçilmediği sürece bir yandan

cezaların artırılmasına ilişkin kanun değişiklikleri; diğer yandan infaz sürelerinin kısaltılmasına

ilişkin düzenlemeler bir döngü ile birbirini takip edecektir. DEVA Partisi olarak, bu yargı paket

ile kısa vadeli çözüm önerileri getirilmesi yerine ülkemizin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli

(suçların sosyolojik gerçeklerine ve temellerine inilerek çözümler üreten) modern bir ceza

adalet sisteminin ve adil bir yargı sisteminin tesis edilmesini önermekteyiz.

Kanun teklifi ile ceza ve tevkif evlerinin doluluğundan kaynaklanan sorunu çözmek amacıyla

öngörülen değişiklikler bir bütün olarak dikkate alındığında; infaz kurumunda kalma süresini

üçte ikiden, ikide bire düşüren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında

Kanunun 107. maddesi, salıverilme süresine göre oransal olarak denetimli serbestlikten

faydalandıran 105/A maddesi, ve bunlara ek olarak belli tarihten önce işlenen suçlar için

denetimli serbestliğe ayrılma süresini 1 yıldan 3 yıla çıkaran Geçici 6. maddeler gereğince

cezanın bir kısmının denetimli serbestlikle cezaevi dışında geçirilmesi öngörülmektedir. Bu

infaz indiriminden faydalandırılmayan istisnai suçlar ise; terör suçları, cinsel suçlar,

uyuşturucu imal ve ticaret suçu, eziyet ve işkence suçları, kasten öldürme suçudur. Nitelikli

yaralama suçları için yürürlükte bulunan üçte ikilik koşullu salıverilme süresi indirilerek ikide

bir olarak kabul edilmiş; ancak Geçici 6. madde hükmü ile denetimli serbestlik süresi için

kabul edilen indirime dahil edilmeyerek kapsam dışı bırakılmıştır.

İnfaz indiriminden istisna tutulan suçlar açısından, teklifin geçtiğimiz hafta partilere sunulan

ilk halinde; koşullu salıverme indirimi altında düzenlenen cinsel suçlar ve uyuşturucu imal ve

ticaret suçlarının teklifin son halinde kapsam dışı bırakılması toplum vicdanı açısından olumlu

bir adımdır. Ne var ki Yargı Paketi’nin; temel haklarından istifade eden insanlara, muhaliflere,

insan hakları savunucularına ve keyfi olarak tutuklanan kişilere karşı ek bir ceza aracı haline

getirilmemesi gerekir. Keza gerek uluslararası kuruluşlar gerekse de Avrupa Birliği

Değerlendirme Raporlarında Türkiye’deki terör örgütü propagandası suçları ve terör örgütü

üyeliği suçlarında ciddi delil eksikliklerine rağmen tutuklamaların yapıldığı ve hükümlerin

verildiği ifade edilmekte, ayrıca bu durum sivil toplumda da sıklıkla dile geHrilen herkes için

malum bir durumdur. FETÖ‘nün 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra malum tabirle

“At izi it izine karış-rılarak” ve özellikle parlamenter sistemin sona erdirilmesinden sonra

yargı bağımsızlığı ciddi anlamda zedelenmiş; siyasi keyfiyete göre meşru, adil ve ulusal/

uluslararası standartlara aykırı yargılamalar yapılmasına sebep olunmuştur. Bu kapsamda

sınırları net bir şekilde çizilen evrensel ve yerel normlarımızla belirlenen suç unsurları dikkate

alınmalıdır.

Sorunlarımızın yegâne çözümü, temel hak ve özgürlüklere saygı duyulması, yürütmenin

kontrolünden yargının çıkarılması ve mahkemelerin mevzua: uygulamalarının sağlanmasıdır.

Bu yargı pakeH kapsamında adalet duygularını körelHp kamu vicdanını rahatsız eden, aileleri

ile birlikte milyonlarca kişiyi mağdur eden ve maalesef terör örgütlerinin de ömürlerini uzatan

hukuksuz yargılamalar sonucu hüküm giyen kişilerin de bulunması gerekir.

Unutulmamalıdır ki, evrensel hukuk normları kapsamında bulunan terör örgütü üyeliği

kriterleri ‘cebir, şiddet ve silah’ kullanmak veya örgütün bu vasıflarını bilerek örgütün

hiyerarşik yapısı içinde amaçlarına fiilen destek vermekHr. Dolayısıyla 15 Temmuz darbe

teşebbüsünde cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni yıkmaya çalışan kişileri; cebir ve

şiddet kullanan veya doğrudan cebir veya şiddet kullanmasa da örgütün ‘terör örgütü’

vasıflarını bilerek hiyerarşik yapı içinde örgütün amaçlarına fiilen destek olan tüm silahlı terör

örgütü üyelerini bu düzenlemelerden müstesna tukuğumuzu, muhakkak olarak belirtmek

isteriz.

Ancak Anayasa taralndan teminat al:na alınmış temel hak ve özgürlükleri kullanmak, silahlı

terör örgütü üyeliği suçunun oluşması için yeterli olamaz. Yargı pakeH ile şimdiye kadar

oluşan mağduriyetlerin ortadan kaldırılması ve yüzbinlerce kişinin haksız ve hukuksuz yere

hüküm giymesinin sonuçları “cebir, şiddet ve silah kullanmamış ve örgütün bu vasıflarından

bihaber” kişilerin de bu infaz pakeH kapsamında değerlendirilmesiyle azal:labilir.

Diğer taraTan Türkiye’nin, AİHM’de 2019 yılında düşünce ve ifade özgürlüğünden en fazla

mahkûm olan ülkeler arasında ilk sırada yer alması da dikkate alınarak; en temel haklar olan

düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanan ama terör örgütünün propagandası suçu kapmasına

sokulan başta gazeteciler olmak üzere tüm mağdurların da kapsama alınması gerekir. Bu

vesileyle Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin kararları dikkate alınmış; şiddeH teşvik

etmediği ve savunmadığı müddetçe ifade özgürlüğünün korunması sağlanmış olacak:r.


Düzenlemenin diğer bir sorunlu yanı CMK’nın 109. maddesinde yapılan değişiklik dışında

tutukluların durumunun göz ardı edilmesidir. Özellikle söz konusu kanun teklifinin yaşanan

salgın nedeniyle de hızlandırıldığı düşünüldüğünde, esasen masumiyet karinesinden

yararlanan ve maddedeki şartları taşımayan tutuklular bakımından, tutukluluk tedbirinin

keyfi olarak uygulanmasının engellenmesi ve diğer güvenlik tedbirlerinin uygulanmasının

sağlanması önemli bir adım olacak:r. Her ne kadar yürürlükteki mevzuat ile bu problem

çözülebilecek olsa da durumun önceliği göz önüne alındığında bu hususları hâkim ve

savcıların takdirine bırakmanın geri dönüşü olmayan zararları da beraberinde geHreceği

şüpheden uzak:r.


Düzenlemenin olumlu yönlerinden birisi; hapis cezasının infazının ertelenmesinde gebe ve

doğum yapmış hükümlülerde erteleme süresi 6 aydan 1 yıl 6 aya çıkarılması; hükümlünün eş

ve çocuklarının hastalık ve malullükleri de infazın ertelenme gerekçesi olarak kabul

edilmesidir. Ayrıca maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu

koşullarında haya:nı yalnız idame epremeyen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten

iHbaren al: ay geçmemiş bulunan kadın şüphelilerin tutuklanması yerine adlî kontrol al:na

alınmasına karar verilebilmesi de gayet olumludur. Ancak hükümlüler bakımından bu gibi

durumlarda 1 yıl 6 aya kadar infaz ertelemesi öngörülmüşken, tutuklular bakımından sürenin

6 ayla sınırlanması ve hâkimin takdirine bırakılması isabetli değildir. Hâkimlerin özellikle bu

konuda insan hakları mevzuat ve uygulamalarını göz ardı etmelerinin önüne geçilmesi adına,
takdir yetkilerini ortadan kaldıran “karar verir” şeklinde bir ifadeye yer verilmesi amaca daha

uygun bir düzenleme olacaktır.

Türk Ceza Yasasının 86. maddesinin nitelikli yaralama suçuna eklenen f bendi kapsamında

düzenlenen “canavarca hisle işlenmesi” ibaresi, kamuoyunda yüze kezzap atmak sureHyle

yapılan yaralamalar şeklinde bilinen bu eylemler açısından daha fazla ceza verilmesi ve

yaralama suçunda mağdur olan kişilerin adalet duygusunu tatmin hususunda oldukça

olumludur. Ancak bu ar:rım yapılırken diğer taraTan söz konusu suçun koşullu salıverilme

oranının üçte ikiden ikide bire indirilmesi yapılan değişikliğin etkinliğini azaltmaktadır. Aynı

durum TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen örgütlü suçlar açısından da geçerlidir. Nitekim

cezası kanunla ar:rılan bu suçun infazında koşullu salıverme süresi dörke üç iken üçte ikiye

indirilmektedir.

Diğer taraTan söz konusu yargı pakeH ile bünyelerinde kasten öldürme ve gasp gibi ağır

suçların işlendiği çetelerin yöneHcilerinin de bir an önce cezaevlerinden çıkarılmasının önü

açılmak istenmektedir. Söz konusu Kanun Teklifinde İnfaz Kanununun 107. maddesinin 4.

lkrası ile, suç örgütü yöneHciliğinden dolayı mahkûm olunan cezanın üçte ikisi infaz

kurumunda çekilmesi halinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanabilecekHr. Teklif

maddesi gereğince fiili işlediği tarih iHbarıyla çocuk olan kişi, Terörle Mücadele Kanunu

kapsamına giren bir suçtan dolayı mahkûm olduğu hapis cezasının üçte ikisini infaz

kurumunda çekHği takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilecekHr.

Buna karşılık, “suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliye;

çerçevesinde işlenen suçlardan’’ mahkûm olunan süreli hapis cezasının infazı sürecinde

koşullu salıvermeden yararlanabilmek için, hükümlünün suçu işlediği sırada çocuk olup

olmadığına bakılmaksızın, cezasının üçte ikisini infaz kurumunda çekmesi gerekmektedir.

Nitekim, 107. maddenin 4. lkrasında yapılmak istenen değişiklikle bu niyet açık bir şekilde

ortaya konulmuştur.

Keza, söz konusu Teklifle İnfaz Kanununun Geçici 6. Maddesinde yapılmak istenen değişikliğe

göre, 30.3.2020 tarihine kadar işlenmiş olan örgüt yöneHciliği suçundan dolayı hapis cezasına

mahkûm olan kişiler, infaz süresinin beşte birini deneHmli serbestlikte geçirilebilecek, alınan

cezanın en az % 40‘ı oranında ceza infaz kurumunda kalmak kaydıyla tahliye edileceklerdir.

Ancak, söz konusu Teklifle İnfaz Kanununa eklenmek istenen Geçici 9. Madde hükmüne göre,

açık ceza infaz kurumlarına ayrılan bütün hükümlüler bu maddenin kanunlaşması halinde

(süreli olarak!) derhal serbest bırakılacaklardır. En geç 30 Eylül 2020 tarihine kadar serbest

bırakılabilecek olan bu hükümlülerin tekrar infaz kurumuna nasıl alınacakları, teklif metninde

düzenlenmemişHr. Ayrıca bu madde, içerisinde şu şekilde bir tehlikeyi de beraberinde

geHrmektedir. Geçici 9. maddenin 5. lkrası kapsamında, Covid 19 salgını nedeniyle verilecek

izin ile, infaz yasasının koşullu salıverilme maddeleri kapsamında geHrilmiş olan sınırlamalar

kalkmış olacak:r. Bunun açık sonucu olarak, açığa ayrılma yönetmeliğine göre açık ceza evine

ayrılan ve açık cezaevine ayrılma şartlarını taşıyan ancak kapalı cezaevlerinde bulunan

hükümlüler, hangi suçtan cezaevinde olursa olsun, izin hakkına sahip olacaklardır. Dolayısıyla

söz konusu geçici 9. maddenin yasalaşması halinde, örnek olarak kapsam dışında kalan

uyuşturucu imal ve HcareH suçundan hükümlülerden koşullu salıverilme tarihine beş yıldan

az süresi kalanların (Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği 6/2-a), cinsel suçlardan

hükümlülerde üç yıldan az süresi kalanların (6/2-b) izin hakkı nedeniyle cezaevinden

çıkmalarına yol açabilecek bir düzenlemeyi içermesi bakımından oldukça sakıncalı ve

tehlikelidir.


Kanun teklifinin en olumlu yanı İnfaz hakimliklerinin yapı ve örgütlenmelerinin yeniden

düzenlenerek, yetkilerinin ar:rılmasıdır. Değişiklik teklifi ile infaz aşamasında verilecek

kararlarda ana yetkili makam infaz hakimliği olacak, böylece iyi hal deneHmleri ve salıverme

hallerinde infaz hakimliği karar verici makam olacak:r. Bu düzenleme infaz hukukunda

yaşanan karmaşa ve sorunların giderilmesi açısından yapıcı bir adım olacak:r. Yine aynı

şekilde 51. maddesi kapsamında çocuk hükümlülere ilişkin düzenleme de isabetlidir. 5275

sayılı Kanunda suça sürüklenen çocuklar özelinde yapılan düzenleme, suça sürüklenen çocuk

olgusuna yaklaşımın ne ölçüde sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. Çocuk ceza adaleH

sisteminin soruşturma, kovuşturma ve infaz dahil olmak üzere tamamen başka bir sistem

içerisinde ele alınması bir zorunluluktur. Türkiye’de tutuklu veya hükümlü olarak ceza ve

tutukevine giren çocukların tamamının sosyal ve ekonomik nedenlerle orada bulundukları,

infaz kurumundan çıkan çocuklara infaz tretmanın hiçbir fayda sağlamadığı gibi eğiHm

haya:ndan uzaklaş:kları ve sosyal izolasyona neden olduğu gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır.

Yargıya güvenin haklı olarak ciddi manada zedelendiği ve bu durumun yargı taralndan dahi

kabul edildiği, maalesef yargı personelinin gerek nitelik gerek nicelik olarak kaliteli hizmet

üretmeye yetecek işlev göremedikleri, yargı bağımsızlığının olmadığının açık olduğu bir

sistemde, yargının kalitesiz hizmet üreHminin cezaevinde kalma sürelerinin kısal:lması

yoluyla giderilmeye çalışılmasının ne ölçüde yanlış olduğu izah gerekHrmeyecek ölçüde

açık:r. Söz konusu Yargı PakeH ile özellikle son yıllardaki adaletsiz yargılamalardan dolayı,

toplumun geniş kesimine yayılan adalet sistemine güvenin yeniden inşası gerekirken, diğer

taraTan toplum vicdanını zedeleyecek belirli suçların yargı pakeH dışında tutulması

dengesinin sağlanması gerekir.

Ceza infaz yasasında değişiklikler öngören teklifte olumlu bulduğumuz bazı maddeler

yanında, öncelikle adli kontrol tedbirlerinin daha etkin olarak uygulanmasının sağlanması, bu

kapsamda Ceza Muhakemesi Kanununun 109. maddesinin etkinliğinin artırılması ve adli

kontrolün daha etkin uygulanması suretiyle tutuklu yargılamaların önüne geçilmelidir.

Bunun ötesinde çete yöneticilerinin cezaevinden tahliyesini öngören düzenleme tekliften

çıkarılmalıdır. Terör örgütünün propagandası suçu açısından kişilerin, Anayasa Mahkemesinin

ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kriterleri dikkate alınarak "şiddti teşvik etmediği ve

savunmadığı" müddetçe ceza infaz indirimden yararlandırılması; terör örgütü üyeliği için

mevzua:mızın ve uluslararası kriterlerin dikkate alınarak, bunun dışında kalan kişilerin ceza

infaz indiriminden yararlandırılması; temel haklarını kullanan hiç kimsenin kriminalize

edilmemesi ve mesnetsiz suçlamalarla keyfi olarak cezaevlerinde tutulan düşünce

suçlularının ve gazetecilerin Yargı Paketi kapsamında acilen tahliye edilmeleri gerektiği

hususlarında önerilerimizin dikkate alınmasını kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz."

  • İLGİLİ ETİKET:
  • #BASIN AÇIKLAMASI

SONRAKİ HABER

YÜKSEKÖĞRETİM KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ DEĞERLENDİRMESİ

Sık Sorulan Sorulara Cevaplar

03 Nis 2020