Toplumsal Huzur ve Refahın Sağlanabilmesinin Olmazsa Olmaz Şartı Hukuk Devletidir
Bugün 10 Temmuz 1967’de Cenevre’de düzenlenen Hukuk Yoluyla Dünya Barışı konferansının yıldönümü vesilesiyle ülkemizde ilan edilen “Dünya Hukuk Günü”.
Türkiye bugünü hukuk devletinin yok sayıldığı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ayaklar altına alındığı, yargı bağımsızlığının yok edildiği, savcıların soruşturma açmak için iktidardan işaret beklediği tam bir hukuksuzluk düzeni içerisinde yönetilen bir ülke olarak geçirmektedir. Ve ne yazık ki, organize suç örgütlerinin el üstünde tutularak devleti yönetenlerle iş birliği yapabildiği, yasalara uygun olarak namusuyla iş yapmak isteyen yatırımcıların mülkiyetlerine yasadışı örgütlerce ‘çöküldüğü’, devletin ihalelerinin hep aynı şirketlere verildiği, imar düzenlemeleriyle belirli müteahhitlerin zengin edildiği bir 3. Dünya ülkesi haline gelmiştir.
Toplumun bütün kesimlerinin içinde bulunduğumuz durumdan hoşnutsuzluğu, gençlerimizin başka ülkelerde gelecek hayalleri kurması, güvenli ekonomik ve hukuki zeminin olmaması nedeniyle yerli ve yabancı yatırımın ülkemizden uzaklaşması Türkiye’nin her geçen gün nasıl bir çıkmaza doğru sürüklendiğinin en açık işaretidir.
Elbette adaletin olmadığı yerde huzur da ekmek de yoktur. Türkiye’de işsizliğin ve her geçen gün artan yoksulluğun sebebi zaten bu hukuk tanımaz iktidardır.
Toplumlar ancak farklı fikirlerin özgürce ifade edilebilmesi ve farklı yaşam biçimlerinin bir arada var olabilmesinden doğan sinerji ile gelişebilirler. İnsanı insan yapan en temel haslet olan düşüncenin ve düşüncelerini özgürce ifade etmenin önündeki her türlü engel kalkmadıkça Türkiye içine girdiği bu girdaptan kurtulamayacaktır.
İnsan kaçırma, işkence ve kötü muamelenin sıradanlaştığı ve hatta en üst düzey yöneticiler tarafından dahi teşvik edildiği, toplumun baskı altına alındığı, her itiraz edenin susturulduğu, her farklı sesin ‘terörist’ veya ‘vatan haini’ ilan edildiği bir ülkede hak-hukuk-özgürlükten söz edilemeyeceği gibi herhangi bir ekonomik iyileşme de beklenemez.
Şeffaf bir yönetim demokrasilerin ön şartıdır. Kapalı devre çalışan ve propaganda araçlarıyla toplumu sürekli manipüle eden bir iktidar toplumda çatışma ve huzursuzluktan başka bir sonuç üretemez.
Herkesin huzur içinde yaşadığı, barışın ve birlikte yaşama idealinin toplumda yeşerdiği müreffeh bir ülkeyi tesis edebilmek için hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak temel bir gerekliliktir. Dini, dili, etnik kimliği, inancı, düşüncesi ve yaşam biçimi ne olursa olsun toplumun tüm farklılıklarıyla birlikte güven içinde bir arada yaşayabilmesinin yegâne formülü gerçek bir özgürlükçü hukuk devletinin varlığıdır.
Bu minvalde yatırımcıların sermayelerini Türkiye’ye yeniden gelme isteği duyacağı bir zemin oluşturmak, kurumsallığı, şeffaflığı ve her adımda tam bir öngörülebilirliği ve elbette hukuk devletinin tüm gereklerini tesis etmek zorundayız.
1967 yılında Cenevre’de düzenlenen “Hukuk Yoluyla Dünya Barışı” konferansı vesilesiyle bu günü “Dünya Hukuk Günü’’ ilan eden tek ülkeyiz. Bir şeyleri ilan etmekte gösterdiğimiz maharetimizi uygulamada da hakkıyla göstereceğimiz günler DEVA Partisi iktidarı ile idealimizdir.