Değerli Basın Mensupları;
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum,
Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde 10 Şubat’ta başlatılan operasyon, hepimizi yasa boğan dehşet sonuçları ve iktidarın en öncelikli sorumluluğu olmasına rağmen gerçeklerin açıklığa kavuşturulmaması çabası karşısında görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Gerçekten millet olarak bu olay karşısında büyük bir karamsarlık içerisindeyiz. Daha da neden 16 şehit verdiğimizi bilmiyoruz, bu kadar riskli bir operasyonun mantığını iktidar daha da anlatabilmiş değil ve iktidar devamlı olduğu gibi, gerçekleri milletten gizliyor duygusundayız.
Öncelikle terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonda şehit olan askerlerimize, yıllardır tutuldukları mağaralarda teröristlerce şehit edilen evlatlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Ailelerine ve tüm yakınlarına metanet diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun.
Evlatlarımızı şehit eden alçak terör örgütünü bir kez daha lanetliyorum.
Terörle mücadelede 40 yıldır şehit verdiğimiz evlatlarımıza da tekrardan Allah’tan rahmet diliyorum.
Saygıdeğer arkadaşlar,
Yaşadığımız bu acı olaya dair cevaplanması gerektiğini düşündüğümüz hususlara dair bir soru önergesini geçtiğimiz günlerde verdik.
Operasyonun askeri açıdan ne derece başarılı olduğunu uzmanların takdirine bırakıyorum.
Ancak bu operasyona dair pek çok soru işareti, yapılan açıklamalara rağmen giderilebilmiş değildir.
Yaklaşık 6 yıldır bu evlatlarımızı kurtarmak için yetkililerin hangi adımları attıkları kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Askerlerimizin kurtarılması için bu operasyon son çare miydi bilinmemektedir.
Nasıl olup da asker, polis ve istihbarat mensuplarımızın PKK tarafından kaçırılabildiği ve bu kaçırmalar hakkında soruşturma açılıp açılmadığı bilinmemektedir.
Vatandaşlarımızın kurtarılabilmesi için neden şimdiye kadar beklenildiği sorusunun cevabı verilememiştir.
Amerika, 2 askerinin Irak’ta kaçırılması üzerine 8 bin askerle operasyon yaparken; İngiltere, İran tarafından rehin alınan 15 askerini kurtarmak için Birleşmiş Milletleri toplantıya çağırırken biz hangi adımları attık, cevabını kimse vermemektedir.
Rehin alınan sadece askerimiz ya da polisimiz değil, tüm milletin itibarı ve gururu olduğu unutulmamalıdır.
Değerli Basın Mensupları,
Terörle etkin şekilde mücadele etmek, milletin huzuru ve güvenliğini sağlamak iktidarın asli görevidir. Terörle mücadele elbette kararlılıkla yürütülmelidir. Bu yükümlülük aynı zamanda sorumluluğu da beraberinde getirir.
Ancak bir siyasi iktidar düşünün ki gizli yapılması gereken böylesi önemli bir operasyonla alakalı önceden müjde verileceğini duyurabiliyor.
Bu anlayışla iktidar, milletimizin tamamının ortak ve en öncelikli hassasiyeti olan terörle mücadeleyi siyaset malzemesi ve özellikle propaganda aracı haline getiriyor.
Demokrasilerde atılan her adımın bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk millete hesap verme sorumluluğudur ve yanlış yapanların da gereklerini yapma sorumluluğudur.
Ancak bugüne kadar bırakınız hesap vermeyi, parti kongrelerinde gülerek, şehitlik mertebesinin ne kadar yüce olduğu anlatılmaktadır. Millet adına hesap soran muhalefet partilerine ise parmak sallanmakta, hakaret edilmektedir.
Terörle mücadele ettiğini söyleyen ve herkesin kendi hizasına gelmesini isteyen iktidar bilmelidir ki;
Siyasi ikbal düşünülerek terörle mücadele edilmez.
Terörist başının mektubunu yerel seçim kazanmak için ekranlarda okutarak terörle mücadele edilmez.
Saygıdeğer Arkadaşlar,
Siyasi parti kongresine evladını daha yeni toprağa koymuş olan bir şehit annesini telefonla bağlayıp milyonların önünde onu kutlamak görülmüş şey değildir.
Bu ne siyasi etikle ne de İslam ahlakıyla izah edilebilecek bir durum değildir.
Şehitlik makamı zaten mübarek kılınmıştır. Sizin sözleriniz ne şehide ne de annesine bir şey katmaz…
Şehitlere ve annelerine makamları verecek olan vardır. Bellidir…
Cumhurbaşkanı’nın görevi, bu ülkenin çocukları nasıl şehit olmaz diye çareler düşünmek, çözümler bulmaktır.
Neyi nasıl yapmalı da bu ülkenin evlatları artık toprağa düşmesin diye dertlere düşmektir.
Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğu şehit annelerini kutlamak değil, annelerin evlatlarını şehit vermediği bir ülke umuduyla ve gayesiyle çalışmaktır.
Cumhurbaşkanı evlatlarımızın kaçırılıp şehit edilmediği bir ülke için sorumluluk bilinci içinde hareket eden ve bu ciddiyetle hareket etmesi gereken makamdır.
Değerli basın mensupları,
İktidarın son günlerde akla ve vicdana sığmayan tutumunu ve milletimizin manevi duygularını sömüren açıklamaları milletimiz gayet yakından izlemektedir.
Bu nedenle; başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere ülkeyi yöneten tüm makam sahiplerine sesleniyorum.
Bu acı olay karşısında, bakanlarınızı muhalefet liderlerine gönderip bir nevi gaz alma operasyonu yaparak bu olayın sorumluluğundan kurtulamayacaksınız.
Demokrasiler parmak sallama değil hesap verme rejimidir.
Muhalefeti ve halkı bilgilendirmek sizin lütfunuz değil borcunuzdur, görevinizdir, ödevinizdir.
Biz sorduğumuz soruları millet adına soruyoruz. Sormaya da devam edeceğiz. Siz ise bu sorulara milletin önünde cevap vermek zorundasınız.
Millete karşı sorumlusunuz. Hesap vermek zorundasınız. Unutmayın bize değil, sizi o makamlara getiren millete hesap veriyorsunuz.
Ve unutmayın toprağa koyduklarımız bu milletin evlatlarıdır.
Son olarak tekrar buradan hükümete soruyorum:
Terör örgütü PKK'nın elinde rehin alınan kaç vatandaşımız kaç askerimiz vardır?
Vatandaşlarımız ne zaman ve nasıl kaçırılmışlardır?
Vatandaşlarımızı terör örgütünün elinden kurtarmak için nasıl bir politika izlemektesiniz?
Vatandaşlarımızı kurtarmak için başka ülkeler nezdinde girişimde bulundunuz mu, bulunacak mısınız?
Terör örgütü tarafından zorla alıkonulan vatandaşlarımız ne zaman ailelerine kavuşacaktır?
Şehit olan askerlerimize ve devlet görevlilerine şehit statüsü verilecek midir?
Şehitlerimizin ailelerine şehit hak ve statüsü verilecek midir? Bu hususta işlemler başlatılmış mıdır?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.