NEFRET DİLİNE KARŞI DEMOKRASİ KÜLTÜRÜNÜ SAVUNMALIYIZ
İktidar partisi ve ortağının söylemlerine, ayrımcı ve tehditkar dil giderek daha fazla hakim olmaya başlamıştır. Ana muhalefet partisi liderine yöneltilen tehditler henüz hafızalardan silinmemişken, iktidar ortağının ‘805 Yurttaş’a yönelik ağır isnat, hakaret ve tehditlerini kaygıyla takip ettim.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle ‘805 Yurttaş’ imzalı bildiride; ayrımcılığın son bulması, HSK’nın yeniden yapılandırılması, ayrımcı olmayan bir af kanununun gündeme alınması, muhalif aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler için özgürlük, KHK ile ihraç edilenlere yönelik düzenleme, kayyım uygulamalarına son verilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin gereği gibi uygulanması, çevre ve kültürel mirasın korunması gibi haklı taleplerde bulunulmuştur.
Demokratik bir hukuk devletinde olmazsa olmaz olarak gördüğüm temel hak ve özgürlüklere yönelik bu bildirideki çağrıya katılmamak mümkün değil. Elbette katılmayabilirsiniz de.
Ancak, şiddet çağrısında bulunmayan, herhangi bir suçu veya suçluyu övmeyen ve toplumun her kesiminden 805 yurttaşın üzerinde uzlaşabildiği bir insan hakları çağrısı niteliğindeki bu metin nedeniyle imzacı vatandaşlarımıza kimse hakaret ve tehdit edemez. Hiç kimse vatandaşlarımızı görüşleri nedeniyle aşağılayamaz, onlara karşı nefret dili kullanamaz. Kaldı ki, anayasal haklarını kullanan yurttaşlarımıza yönelik, ağır hakaretlerin içerikleri nedeniyle suç oluşturduğu açıktır.
Ana muhalefet partisi liderine, insan hakları çağrısında bulunan 805 yurttaşa ve yine HDP mensuplarına yönelik bu nefret söylemlerini kınıyorum.
Demokrasiyi ve hukuku yok sayan bu sorumsuz siyasi üslup toplumsal huzurumuzu hedef almakta, demokratik tepki kültürünü şeytanlaştırmaktadır. Ayrımcı nefret dilinin siyasi kültürümüze daha fazla egemen olmasına hep birlikte engel olmamız gerekmektedir.
Zorbalıkla insanları hizaya getirme ve susturma çabasına karşı demokrasi kültürünü ve hukuk devleti bilincini hep birlikte savunmalıyız.