Ekranları Başında Bizleri Takip Eden Saygıdeğer Vatandaşlarımız,
Çok Değerli Basın Mensupları,
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum,
Bugün sizlerle iktidarın İnsan Hakları Eylem Planı’nın 6 aylık karnesini paylaşacağım.
Malumunuz Cumhurbaşkanı, 2 Mart 2021 tarihinde devasa bir lansmanla Eylem Planını ilan etti.
Üzerinden geçen 6 ay içinde Eylem Planının gereklerinin yapılması ve planın takibi için şeffaf paylaşımlarda bulunulması gerekiyordu. Ancak henüz plan için oluşturulan takvim ve takip mekanizması dahi kamuoyuyla paylaşılmadı.
Adeta İnsan Hakları Eylem Planı da diğer sözde eylem planları gibi kamuoyuna unutturulmaya çalışılıyor.
Fakat DEVA Partisi olarak İnsan Hakları Eylem Planı’nın ilan edildiğini unutmadık. Eylem planının takvimini çalışarak, Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığı’nı yakından takip ediyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Hükümet tarafından Eylem Planı’nın ilk bir ayında gerçekleştirileceği vaat edilen;
Ceza ve infaz koşullarının iyileştirilmesine ilişkin altı vaadin hiçbirisi halen yerine getirilmedi.
Cezaevinde hala annesiyle beraber yüzlerce çocuk bulunmakta. Hasta ve yaşlı mahkumlar tahliye edilmemektedir. Sayısız çocuğun annesi cezaevinde.
İdare ve Gözlem Kurulları’na ilişkin Yargı Paketi adı altında yapılan bir kısım değişikliklerin ne yazık ki çözüm odaklı olduğunu söylemek oldukça zordur. Kurul'un pek çok yetkisi arasında en önemli hususlardan birisi iyi hal değerlendirmesi olmasına rağmen, bu değerlendirme ölçütleri keyfi yorumlara açıktır.
Birçok hükümlü iyi hal indirimi alarak cezaevinden salıverilecekken bu kurulların keyfi uygulaması nedeniyle haksız şekilde hala cezaevindedir. Bu konuda şahsıma sayısız başvuru yapılmaktadır.
İktidar insan hakları eylem planları açıklayarak kamuoyu nezdinde bir meşguliyete neden olsa da yerle bir ettikleri insan hakları alanında ileriye doğru yol almaktan oldukça uzaktır.
Değerli Arkadaşlar,
Eylem Planı’nın 3 ve 6 aylık hedeflerinde vaat edilen hakim ve savcıların teminatları ve özlük hakları iyileştirilmemiştir. Tayinlere esas olacak bölge düzenlemesi ve coğrafi teminat sağlanmamıştır.
Yine istinaf mahkemesi hakimlerinin talebi veya haklarında bir disiplin soruşturması olmadan alt mahkemelere atanmama kuralı için yasa değişikliği yapılmamıştır.
Hakim ve savcıların terfilerinde objektif kriterlerin belirleneceği ve bunların uygulanacağı vaat edilmişti. Henüz bugün buna dair iki karar Resmi Gazete’de yayımlansa da bağlayıcı yasal bir düzenleme yapılmadı.
Ülkemizde yargı bağımsızlığı artık yalnızca kağıt üstünde var.
Gerçekte ise güdümlü bir yargı var. Nedense adalet sarayları büyüdükçe adalet arayışımız daha da büyümüştür.
Yargı, artık ayrıcalıklı bir grubun işlediği suçlara karşı 3 maymunu oynayan bir tiyatrodan başka bir şey değildir.
Yargıyı güdümü altına alan bir iktidardan hakimlere bu teminatları beklemek imkansız. Tıpkı devasa adalet saraylarından adalet beklemek gibi…
Öte yandan Eylem Planı ile sulh ceza mahkemelerindeki görevlendirmelerde objektif şartlar belirleneceği ve ihtisaslaşma olacağı ifade edilmesine rağmen sulh ceza mahkemeleri halen doğrudan iktidarın güdümü altındadır.
Venedik Komisyonunun bu konudaki önerileri yıllardır yerine getirilmemiştir.
Ülkemizde yargılamaların adil, tarafsız ve mevcut kanunlara dahi uygun olarak yürütülmediği açıktır.
Suç ve cezaların şahsiliği ile masumiyet karinesinin esas olmasına ilişkin temel ilkelere dahi yargılamalarda riayet edilmemektedir.
Tutuklamada ölçülülük ve orantılılık ilkelerine uyulmamaktadır. Bu yönde adım da atılmamıştır. Eylem Planının vaatleri sözde kalmaya devam etmektedir.
Soruşturma aşamasında müdafiyle görüşme hakkını ve dosyanın tamamıyla incelenmesini engelleyen kanun hükümleri olduğu gibi durmaktadır.
Yakalama kararları üzerine sulh ceza hakimliklerince alınacak ifadelerde 7 gün 24 saat esasının benimseneceği vaat edilmesine rağmen bu da sağlanmamıştır. Tutuklanmayacak kişiler dahi saatlerce hürriyetlerinden yoksun bırakılmaktadır.
Anayasa’da yer alan, ifade ve düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma hakkı ve bunun gibi pek çok hak bugün hiçe sayılmaktadır.
Kaldı ki kendisi gibi düşünmeyen herkesi vatan haini, terörist ilan edebilen bir iktidardan Eylem Planı ile adil yargılanma hakkının düzeleceğini beklemek akla mantığa aykırıdır.
Çünkü mevcut iktidarın varlığı, ülkemizde insan haklarının yokluğuna bağlıdır. Çünkü bu iktidar varlığını haksızlıklara ve hukuksuzluklara borçludur.
Aziz Milletimiz,
Eylem Planında 3. ve 6. ay vaatlerinden olan mahkemelerin daha fazla ihtisaslaştırılacağına dair hedefler hala gerçekleştirilmemiştir. Finans, sendika, imar, kamulaştırma, vergi, bilişim suçlarına dair ihtisas mahkemeleri kurulmamıştır.
Hakimlerin farklı görev alanlarındaki mahkemelere atanması uygulaması da devam ettirilmektedir. İllerde ihtisas mahkemeleri yaygınlaştırılmamaktadır.
Görev alanı insan hakları olan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları görev alanlarında vaat edildiği gibi hızlı ve etkin çalışmamaktadır.
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları’nın etkinliğini artırması amacıyla yapısında düzenlemeler yapılacağı vaadi yerine getirilmemiştir.
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevi İzleme kurullarına adliye, nakil aracı ve hastane gibi kurum dışındaki tutulma yerleri ve koşullarını inceleme yetkisi halen tanınmamıştır.
Yargının üçüncü sacayağı olan avukatlık mesleğine ilişkin hedeflerin hiçbirisi gerçekleştirilmemiştir. Zorunlu müdafii ve vekillik hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslarda değişiklikler yapılmamış, avukatların mâli hakları iyileştirilmemiş, adil yargılanma hakkını geliştirecek iyileştirmeler gerçekleştirilmemiştir.
Avukatların mesleki yeterliliğinin artırılması için hukuk fakültelerinin kontenjanlarının azaltılacağı, fakülte dekanlarının yalnızca hukukçu akademisyenlerden atanacağı vaadi yerine getirilmemiştir.
Sonuç olarak İnsan Hakları Eylem Planı’nda 1 aylık hedefte yer alan 6 hedefin hiçbirisi gerçekleştirilmemiştir. 3 aylık 40 hedeften 16’sı, 6 aylık hedefteki 84 hedeften ise sadece 20’si gerçekleştirilmiştir. Toplamda ise 130 hedeften sadece 36 tanesi gerçekleştirilmiştir.
Değerli vatandaşlarım,
Türkiye’de hukuk devletinin hali ortadadır.
Yargı organları tarafsız ve bağımsız karar alamamaktadır.
Yapılan yargılamalar adil yargılanma ve makul sürede yargılanma haklarına aykırı yürütülmektedir.
Şeffaflık, hukuki güvenlik ve hukuki öngörülebilirlik ilkeleri hayata geçirilememektedir.
Bu sebeple yargıya güven tarihimizin en düşük seviyelerindedir.
Zaten hükümet de İnsan Hakları Eylem Planını her geçen gün bozulan ekonomik dengeleri kurtarmak ve yabancı yatırımcıya şirin gözükmek adına mecburiyetten ilan etmişti.
Gönülsüz işten de hayır gelmez.
Cumhurbaşkanı İnsan Hakları Eylem Planı için Türkiye’ye fon veren Avrupa Konseyi’ni altı boş sözler ve yüzeysel değişikliklerle idare edebileceğini zannetti.
Halbuki ne Avrupa Konseyi, ne de yabancı yatırımcılar verilen hiçbir vaadin yerine getirilmediğini kısa sürede gördü.
İnsan Hakları Eylem Planı prompterda kaldı.
Sayın Cumhurbaşkanı,
"Daha Adil Bir Dünya Mümkün" diye kendi adınıza kitap yazdırıyorsunuz ama dünya adalet sıralamasında 128 ülke arasında neden 107. sıraya düştüğümüz gerçeğiyle yüzleşmiyorsunuz.
Sizi alkışlasınlar ve adaletsizliklerinize sussunlar diye din alimlerini sultan sofralarında ağırlıyorsunuz ama sizin döneminizde artık Hz. Ebu Bekir’e, Hz. Ömer’e hesap soran sahabe örneklerini Hocalarımız hutbe ve vaazlarında anlatmaya korkuyor.
Yargıtay açılışında konuşmanıza bakınca yaşadığımız tüm sorunların çözümü prompterde yazıyor.
“Eğer bir devlette adalet yoksa onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz. Orada sadece zulüm hüküm sürer.” diye okuyorsunuz.
Peki uygulamanız ne? Yaptıklarınız ortada. Siyasi kin ve nefreti yargının motivasyonuna dönüştürdünüz. Sadece Osman Kavala'ya yaptırdıklarınızın hesabını veremezsiniz ama ne yazık ki böyle on binlerce örnek var.
Evet, dünyayla birlikte daha adil bir Türkiye de mümkün. Ve ne garip ki, Cumhurbaşkanı bunun yolunu biliyor: Kendisi “Tarafsız ve bağımsız yargı!” diyor. Ama uygulaması tam tersi. Kendini hukukun üstünde görüyor. Allah bile kendine zulmü yasaklamış ama Cumhurbaşkanı kendisine zulmü yasaklayamıyor.
Biz elbette daha adil bir Türkiye'ye kavuşacağız. Sizden sonra. Sizinle mümkün değil.
Saygıdeğer vatandaşlarım,
İktidar yaptığı hukuksuzlukları bir de “Allah rızası için” yaptığına dair algı oluşturmaktadır. Oysa Allah, adaleti emreder. Yargıtay’ın açılışında Diyanet İşleri Başkanı’na dua okutmak milyonlarca insanın hakkına girdiğiniz gerçeğini örtmez.
Bırakın adaletsizliklerin üstünü dua ile örtme çabasını siz sabahtan akşama kadar Kuran da okusanız 70 yıl ibadet de etseniz bile sadece bir gün yaptığınız adaletsizliklerin birini dahi örtemezseniz. Bunların hesabını ne Allah’a ne de millete veremezsiniz.
Adaletsizlikleri gölgelemek için ettiğiniz dualar ülkede adalet diye inleyen yüzbinlerin haykırışını bastıramaz.
Göstermelik işlerle Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülemez.
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Artık bu iktidardan bu ülkeye hiçbir iyilik bekleyemeyiz.
Demokratikleşme ve insan hakları konusunda samimi adımlar ancak yeni bir iktidarla sağlanabilir.
O tarihe kadar DEVA Partisi olarak iktidarı yakın takipteyiz.
Hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum.