Kanun Değişikliğiyle Sigortalılar Aleyhine Düzenlemeler Yapılmaktadır
İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi mevcut iktidarın kötü yönetimi ile oluşan ekonomik krizin geldiği boyutu gözler önüne sermektedir. İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı bir yıl önceye göre 1.411.830 artarak 21 Mayıs 2021 tarihi itibariyle 21.940.111’e çıkmıştır. Bu yıl Ocak ve Mart ayında 125.085 kişi tüketici kredisi borcunu, 113.101 kişi ise kredi kartı borcunu ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilmiştir. İflasları önleyemeyeceğini gören iktidarın, ekonomik krizi aşabilecek politikalar üretmek yerine icra, iflas ve konkordato uygulamalarına ilişkin yapacağı değişikliklerle iflas dalgasını bir süre daha öteleme çabasına girdiği anlaşılmaktadır.
Teklifin 1. maddesinde Genel Kurulda yapılacak görüşmelerde iflas idare memurluğu mesleğinin daha önce arabuluculuk ve konkordato komiserliğinde olduğu gibi yalnızca Adalet Bakanlığı ve akredite eğitim kuruluşlarının maddi gelir elde ettiği bir meslek olmasının önüne geçilmelidir. İflas idare memurluğu için verilecek eğitimin müfredatı belirli olmalı ve eğitim alanlar sınava tâbi tutulmalıdır. Konkordato komiserleri ve iflas idare memurları ataması ise arabulucu atamalarında olduğu gibi sırayla ve herkese eşit olarak yapılmalıdır. Mahkeme kalemlerine atamada takdir yetkisi verilmemelidir.
Teklifin 3. maddesi ile konkordato halinde olan şirketlerin mahkeme kararı ile rehin verebilmesine ve rehinli malvarlıklarının satılabilmesine imkan verilmektedir. Konkordato halindeki şirketlerin iflastan kurtulma olanağını artırabilmek üzere işletmenin devamlı tesisatı ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden taşınır hariç şirketin mallarını mahkeme izniyle satabilmesi kolaylaştırılmaktadır. Teklifin bu hükmüne dayanılarak alacaklıların aleyhine şirket mallarının ederinin çok altında muvazaalı işlemlerle şirket ortaklarının yakınlarına satılmasının önüne geçmek üzere önlemler alınmalıdır.
Teklifin 18 ve 19. maddeleri ile Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik yapılarak sigortacılık sektörü uygulamasında yasal düzenleme gerektiren birçok tartışmalı husus sigortalılar aleyhine sigorta şirketlerinin lehine olacak şekilde düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin genel bir çerçeve çizilmeden, tazminat hesaplama usulünün ‘Genel Şartlar’ olarak sözleşmeyle belirlenmesine izin verilmesini anayasaya aykırı bulması üzerine hazırlanan bu teklif ile Anayasa Mahkemesi kararındaki iptal gerekçeleri dikkate alınmayarak genel şartlar doğrudan yasalaştırılmak istenmektedir.
Mevcut durumda kamuoyunda zorunlu trafik sigortası olarak bilinen Zorunlu Mâli Mesuliyet (ZMM) Sigortasında, sigorta şirketlerinin ödemekle yükümlü olacağı zarar miktarının hesaplanma şekli uygulamada ağırlıklı olarak 3 türe yoğunlaşmakla beraber mahkemelerin ve bilirkişilerin görüşüne göre değişmekteydi. Söz konusu kanun değişikliği ile mahkemelerin sigortalılar lehine uyguladığı "progresif rant" olarak adlandırılan hesap yöntemi yerine teknik faiz (yani kişinin gelecekte alacağı varsayılan bir parayı erken alması nedeniyle uygulanan iskonto) kanuna eklenmiştir.
Ancak ülkedeki enflasyon seviyesi dikkate alındığında aktüeryal yöntem ve teknik faizle (peşin ödeme iskontosu) yapılacak bir hesaplama, kişinin kaza tarihindeki gerçek zararını karşılamaya yetmeyecektir. Çünkü davalar yıllarca sürmekte ve yüksek enflasyon sigorta şirketinin ödeyeceği miktarın alım gücünü düşürmektedir. Örneğin trafik kazasında ölen kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişiler dava başlangıcında 250 bin TL'ye bir ev alabilecek ve hayatlarını bununla idame ettirebilecekken, dava sona erdiğinde bu paranın alım gücü düştüğü için bu miktar bu kişilerin gerçek zararını karşılamaya yetmeyecektir. Dava sürecinin uzun yıllar süreceğini hesap ederek sigorta şirketiyle anlaşma yoluna gidilmesi halinde ise sigorta şirketi düşük miktarlar teklif edecektir. Bu nedenle teknik faiz uygulaması, yalnızca enflasyonun olmadığı veya çok az olduğu ülkelerde uygulanabilecek bir hesaplama yöntemidir. Türkiye gibi yıllık enflasyonun çift haneleri bulduğu bir ülkede, teknik faiz uygulamasının doğru olmayacağı açık olmasına rağmen bütün mahkemeleri bağlayacak şekilde sigorta şirketleri lehine olan hesaplama yöntemi ve peşin ödeme iskontosunun kanuna eklenmesi yanlış olmuştur.
Öte yandan peşin ödeme iskontosu ilk kanun teklifinde %5 üst oranı ile TBMM’ye sunulmuştu. Yeni teklif ile bu oranın %2 üst oranı ile sunulması olumlu olmakla beraber bu oran mevcut uygulamada zaten %1.8 olarak uygulanmaktaydı. Dolayısıyla bu iskonto oranının %2’den de aşağı çekilmesi gerekir. Örneğin %1.5 oranının üst sınır olarak kabul edilmesi yüksek enflasyonun olduğu ülkemizde hak sahiplerinin alacakları tazminat miktarı açısından kayda değer bir iyileşme sağlayacaktır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (‘KTK’) 92. maddesine j, k, l ve m bentleri ve maddenin 2. fıkrası olmak üzere bir hüküm eklenerek sigorta şirketlerinin karayolları zorunlu mali mesuliyet (‘ZMS’) sigorta sözleşmelerinden doğacak ve sigortalının zararlarının (destekten yoksun kalma zararı, bedensel zarar ve eşya zararları) tazminini teşkil eden bazı kazanımlardan doğan bazı alacak kalemleri sınırlı sayıda sayılma ilkesini aşacak şekilde şirketlerin sorumluluklarından kesintiye, kısıtlamaya gidilerek vatandaşların ortaya çıkacak maddi ve manevi tazmin imkânları ortadan kaldırılmaktadır. Bu kapsamda “genel şartlar” ve “sigorta şirketleri lehine olan hesaplama yöntemi ve peşin ödeme iskontosunun” kanun teklifinden çıkarılması gerekir.
Son olarak, İcra ve İflas Kanunu’nda yapılacak değişiklikler ile özel sektörün içerisinde bulunduğu ekonomik bunalımın aşılamaz. Aynı şekilde Karayolları Trafik Kanunu’nda sigortalılar aleyhine sigorta şirketleri lehine yapılacak düzenlemeler ile sigorta primlerinin düşük tutulması mümkün değildir. Çünkü döviz kurları yükseldikçe trafik kazalarında oluşan hasarların TL bazında tutarı sürekli yükselecektir. Çözüm; kalıcı ve tutarlı ekonomik politikalar geliştirmek ve yatırımcılara hukuk güvenliği olan bir yatırım ortamı oluşturmaktır.
Bu minvalde teklifin ilgili maddelerine ilişkin vurguladığımız hususların kanun teklifinin Genel Kurul’da görüşülmesi sırasında dikkate alınarak, ilgili değişikliklerin yapılması gerektiğini kamuoyunun takdirlerine sunarız.