Sayın Okuyucu,
II. Mahmut bir gün Selimiye kışlasını denetlemeye gider. Kışladan içeri girdiğinde her zaman olması gereken ve padişahı selamlamak için atılan 9 pare top atışı bu sefer yoktur. Buna çok kızan padişah, kışlanın bütün paşalarını toplayarak hesap sorar. Paşalar da sorumlu olarak topçu çavuşunu çağırırlar. Padişah topçu çavuşuna “Neden top atışı yapılmadı?” diye sorar, çavuş ise “Efendim, tam 18 tane sebebi var.” diye cevap verir. Nedenleri saymasını isteyen Padişaha çavuş, “Barut yok.” cevabını verir. Padişah, araya girerek “Tamam, gerisini sayma.” der.
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun nedenlerini ortaya koymaya çalışırken birçok sebep öne sürebiliriz. Ancak bunlardan hiçbiri hukuksuzluğun sıradanlaşması kadar belirleyici ve acı verici bir sebep olamaz.
Elbette 15 Temmuz 2016, demokrasi tarihimizin en acı günlerinden birisidir. Alçak bir darbe girişimi sonrası devletin varlığını, demokrasiyi ve hukuk devletini koruma sorumluluğunun bir gereği olarak olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Ancak Türkiye’de bir istisna hali olan OHAL, iktidarın hukuku ayak bağı olmaktan çıkardığı, hukuka bağlı olmak yerine hukuku kendisine bağladığı bir dönem olmuştur. Ne yazık ki yargı da “hikmet-i hükümet” adına adaletin kurban edilmesine göz yummuştur.
OHAL tedbirleri kapsamında tahminen idari yaptırımlara doğrudan maruz kalanların sayısı 250.000’i geçmektedir. Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı Adalet İstatistiklerine göre ise cumhuriyet başsavcılıklarınca 2016-2020 yılları arasında silahlı terör örgütü suçundan 2016’dan 2020 yılı sonuna kadar en az 1.576.566 soruşturma başlatılmıştır.
Söz konusu sayıların bu kadar yüksek olmasının, soruşturmaların suç işleme kastı olmayan, örgütün nihai hedeflerinden bihaber olan masum kişilere kadar sirayet etmiş olmasından kaynaklandığı açıktır. Yapılan soruşturmalarda hukuk zemininin dışına çıkılarak ceza hukukunun temel ilkeleri göz ardı edilmiş ve toplum vicdanı yaralanmıştır.
Bu yüzden zaman adaleti konuşma, silahlı terör örgütü üyeliği yargılamalarındaki adaletsizliklere son verme zamanıdır. Zaman, artık hiç kimsenin ya da grubun düşünceleri sebebiyle peşinen suçlu ilan edilmediği, ceza hukukunun temel ilkelerinin ve adil yargılanma hakkının esas alındığı, herkesin kanun karşısında eşit ve masumiyet karinesine sahip olduğu bir hukuk devleti çizgisine geri dönme zamanıdır.
Bu kapsamda raporda silahlı terör örgütüne üye olma suçunun maddi ve manevi unsurları üzerinde durulmuş, yargılamaların hukuka uygunluğu yargı kararları ışığında tartışılmıştır. Elinizdeki çalışma tüm bu hukuksuzlukların son bulması adına bir hukukçu olarak şahsımın tüm kamuoyuna davetidir.
Saygı ve selamlarımla.