HSK için Seçim Süreci Demokratik Topluma Yakışır Şekilde Şeffaf Yürütülmeli, Aday Tercihleri ve Nitelikleri Kamuoyu ile Paylaşılmalıdır!
Dün TBMM Karma Komisyonu, TBMM tarafından Hakimler ve Savcılar Kuruluna (HSK) seçilecek 7 üyenin üç katı kadar adayı belirlemiştir. HSK üye seçimlerinde muhalefet partilerine kontenjan verilerek, siyasi partiler arasında uzlaşma sağlandığı kamuoyuna yansımıştır.
Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik devletlerde yargının, yasama ve yürütmeden ayrı ve onlardan bağımsız bir kuvvet olması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin temel bir gereğidir. Ülkemizde ise yargının bağımsızlığının teminatı olması gereken HSK’nın yapısı, yargının bağımsızlığı önündeki en büyük engeldir. Daha yakın zamanda Cumhurbaşkanı’nın bir savcıyı Anayasa Mahkemesi üyesi yapmak istemesi üzerine HSK araçsallaştırılmıştır.
Bu durum Avrupa Yargı Kurulları Ağının HSK hakkındaki “Tabela Kurula” dönüştüğüne ve Venedik Komisyonu’nun da son raporunda yer verdiği son anayasa değişikliği ile yargı bağımsızlığının ciddi tehdit altında olduğuna ilişkin tespitlerinde de açıkça ifade edilmektedir.
On üç üyeden oluşan HSK’nın Başkanı, Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanı yardımcısı da Kurulun tabiî üyesi. Kurul üyelerinin dördü Cumhurbaşkanınca, yedi üyesi TBMM’ce seçilmektedir.
TBMM tarafından yapılacak seçimlerde ise önce üçte iki, sonra beşte üç çoğunluk aranmaktadır. Bu çoğunluk da sağlanamadığı takdirde, en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile seçim tamamlanmaktadır. Dolayısıyla iktidarın bu çoğunluğu koalisyon ortağıyla birlikte sağlayamayacağı ve süreci kura seçimine bırakmamak adına uzlaşma yöntemini tercih ettiği açıktır.
Uzlaşma kültürü demokrasiler için önemlidir. Fakat yargı bağımsızlığını temin eden bir yüksek kurulun yapısı oluşturulurken tüm partilerin ortak olarak destekleyeceği, gerekli liyakata sahip, kişilere veya gruplara tâbi olmak yerine hukukun üstünlüğüne inanan, anayasaya ve yasalara bağlı hukukçuların aday olarak belirlenmesine özen gösterilmesi esas olmalı.
DEVA Partisi olarak, parti programımızda da belirttiğimiz üzere, HSK yapısı yeniden ele alınmalı ve yürütmenin aday belirlemede etkinliği kaldırılmalıdır. HSK üyelerinin, tek başına cumhurbaşkanı, meclisteki bir siyasi parti çoğunluğu veya yargıda gruplaşmalara neden olacak yöntemlerle belirlenmesi hukuk devleti anlayışı ve yargı bağımsızlığı ideali ile çelişmektedir.
İktidara geldiğimizde, hukukun üstünlüğü ve sınırlı iktidar ilkesi doğrultusunda yüksek yargı kurullarında tarafsızlığın, bağımsızlığın ve çoğulculuğun sağlanması amacıyla, üye seçiminde kaynak çeşitliliğini esas alan demokratik ve adil bir sistem oluşturacağımızı bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunarız.
Haftaya TBMM Genel Kurul’unda yapılacak seçimlerden önce HSK için aday gösteren tüm siyasi partilere sürecin şeffaf yönetilmesi ve kamuoyu önünde gerçekleştirilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bu minvalde hangi partinin desteği ile seçilirse seçilsin her bir adayın; hangi sebeple seçildiği, mesleki ve akademik yeterliliğinin kamuoyuna karşı gerekçelendirilmesinin sağlanması ile hangi partinin neden desteğini aldığının kamuoyu ile paylaşılması gerekliliğini milletimizin takdirine sunarım.