Ekranları Başında Bizleri Takip Eden Saygıdeğer Vatandaşlarımız,
Çok Değerli Basın Mensupları,
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Malumunuz bugün Avrupa Birliği’ne üyelik hedeflerinden tamamen sapmış durumdayız.
72 yıldır üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’ne bağlı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en çok ihlal kararı verilen ülkeler arasında ilk sıralardayız.
Artık öyle bir boyuta geldik ki mahkeme bazı kararlarının uygulanmamasından dolayı meseleyi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine iletmiş durumda ve ülkemiz Avrupa Konseyi tarafından yaptırıma maruz kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Hükümet artık ipin ucunu iyice kaçırdı.
Dünyanın önde gelen ülkeleriyle ilişki kuramaz, aynı dili konuşamaz ve işbirliği yapamaz hale geldi.
Yine geçtiğimiz hafta Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF) Türkiye’yi gri listeye aldı. Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama ile mücadelede uluslararası standartlar getiren Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) bünyesinde bir kuruluş.
Türkiye de 30 yıldır bu kuruluşun üyesidir.
Değerli vatandaşlarım,
Bu kuruluş, kara paranın aklanması, terörizmin finansmanı ve kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesi için hesap verebilirlik, şeffaflık ve bu konulara ilişkin denetim ve yaptırım kriterleri öngörüyor.
Türkiye ise ne yazık ki bu kriterlerin gereğini yapmak yerine tam tersini yapıyor.
Ambargo altındaki İran ve Venezuela’nın döviz elde ederek yapamadığını altın üzerinden onlarla birlikte gerçekleştiriyor.
Geçtiğimiz aylarda meşhur suç örgütü lideri tarafından; Amerika’da suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin Türkiye’de sistemli olarak aklandığı iddia edilmiştir.
Tüm bu işler Türkiye’nin uluslararası saygınlığına gölge düşürmekte ve kurumsal yapısına zarar vermektedir.
Siyasetçilerin, kolluk güçlerinin ve yargı mensuplarının bu ağdan paylarını aldıkları iddiaları çok vahim.
Siyasi nüfuz sahibi kişiler eliyle yargı organlarının da kara paranın aklanması konularına göz yumar hâle düştüğü iddiaları endişe vericidir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında şeffaflık, hukuki güvenlik ve hukuki öngörülebilirlik ilkeleri hayata geçirilememektedir.
Saygıdeğer Arkadaşlar,
İşte bu kokuşmuş ve birbirlerinin suç ortağı olmuş yapı nedeniyle geçen yıl TBMM’ye gelen ‘Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’ Mali Eylem Görev Gücü’nün standartlarını sağlamaktan çok uzak, göstermelik bir kanun olarak çıkarılmıştır.
Kanun teklifinin yasalaşması sürecinde adeta feryat ettik.
Mali Eylem Görev Gücü’nün 12 numaralı tavsiye kararına uyun, siyasi nüfuz sahibi kişiler kapsamında üst düzey kamu görevlileri ve üst düzey siyasiler gibi kişilerin yolsuzlukları bakımından denetim mekanizmaları ve yaptırımlar öngörün dedik.
Yolsuzluk ve rüşveti önlemek için şeffaflık sağlayın,
Bu kanunu muhaliflerinizi ezmek için yeni bir araç olarak görmeyin dedik.
Sudan sebeplerle sivil toplum kuruluşlarına kayyum atanmasını, malvarlıklarının dondurulmasını sağlayacak bir düzenleme yapmayın dedik.
Kanun, yasalaştıktan sonra Cumhurbaşkanı, Temmuz ayında, “Türkiye’de Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelede ve Müsadere Uygulamalarında Etkinliğin Artırılması Strateji Belgesi, 2021-2025” adıyla bir genelge yayınladı.
Ama artık iş işten geçmişti.
Yolsuzluk servetlerinin takibi ve kara paranın aklanmasını önleyecek tedbirlere dair eksiklikler genelge ile tamamlanamazdı.
Nitekim tamamlanamadı, işlevsiz ve geç kaldı.
Neticede uyarılarımıza uyulmadığı için Mali Eylem Görev Gücü Türkiye’yi gri listeye aldı.
Hükümetin kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele konusunda 'yeterince çaba göstermediği’ tüm dünyaya ilan edildi.
Bu tablonun sorumlusu yolsuzluk, rüşvet ve kara paranın aklanmasını adeta olağan bir iş haline getiren tutumlar sergileyen hükümetin ta kendisidir.
Değerli vatandaşlarım,
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2020 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke arasında 86. sıradadır. Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile karşılaştırıldığında, 28 üye ülkenin tamamından düşük puan alarak sonuncu sıraya yerleşmiştir.
OECD ülkeleri arasında ise, sondan üçüncü sırada.
Türkiye’de yolsuzluk algısı 2013 yılından beri her sene daha da artmaktadır.
Hukuk devletinin işlerliği ve medya özgürlüğü yolsuzlukla mücadelenin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ancak ülkemizde bunlar büyük darbe almıştır.
Yolsuzluğun yaygınlaşmasını ve sıradanlaşmasını sağlayan cezasızlık uygulamaları yerleşmektedir.
Kamuoyuna yansıyan bakan seviyesindeki yolsuzluk iddiaları hakkında bile hiçbir işlem yapılmamaktadır. Kendi şirketinden kendi bakanlığına emsal fiyatının çok üzerinde ihalesiz mal alan ticaret bakanı yalnızca görevden alındı. Yaptığı yanına kâr kaldı.
Bütçe şeffaflığı ve kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin hesap verebilirlik konusunda hükümet sınıfta kaldı. İhaleler kamuoyuna açık gerçekleştirilmiyor.
Medya kuruluşlarına, gazetecilere, sivil topluma yönelik baskı ve yıldırma politikaları sürüyor.
Geleceğimizi ipotek altına alan Kamu Özel İşbirliği proje, ihale ve sözleşme süreçleri şeffaf ve açık bir biçimde yürütülmüyor, bu projelerin kamu maliyesine oluşturduğu yük hakkında toplum bilgilendirilmiyor.
Kapalı kapılar ardında, bal tutan, parmağını yalıyor.
Ülkede yolsuzluk ve rüşvetle iş yaptırılabiliyor olması diğer suçların işlenmesini de kolaylaştırıyor. Diğer suçları işleyenler verdikleri rüşvet ve sağladıkları imkanlarla kamu görevlilerini göz yummaya ikna edebiliyorlar.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nce (UNODC), "2021 Dünya Uyuşturucu Raporu"nda Türkiye hakkında çok vahim veriler açıklandı.
Rapora göre; 2019'da dünyada en fazla eroin ele geçirilen ülke 20 ton ile Türkiye oldu. 2019 yılında dünya çapında, ele geçirilen tüm uyuşturucu tiplerinde ise %10’luk oranla Türkiye ikinci sırada.
Meşhur suç örgütü liderinin ifşaatları ortada. Limanlarımıza gemilerle tonlarca uyuşturucu geldiğini iddia ediyor.
Gençlerimizde uyuşturucu bağımlılığının ne kadar yükselmeye başladığını tüm toplum olarak müşahede ediyoruz.
Peki uyuşturucu ticaretinden elde edilen kara para nerede ve nasıl aklanıyor?
Tonlarca uyuşturucunun gelirini elde eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kimler ve bu kişilerin malvarlıkları neden takip edilip, malvarlıklarına el konulmuyor?
Çünkü hükümet Mali Eylem Görev Gücü’nün kara paranın aklanması, yolsuzluk ve rüşvetin önlenmesine ilişkin geliştirdiği standartlara uymuyor.
O yüzden gereği yapılmıyor, yapılamıyor.
Hükümet kara parayı ortaya çıkarıp el koymak yerine kara para kazananın yanına kar kalmasını yasallaştırıyor.
Defalarca ‘Varlık Barışı’ adı altında düzenleme yaptılar.
Kaynağını sormadan paraların yasallaştırılması bir âdet hâline geldi ve hâlen devam ediyor.
Yurt dışında bulunan varlıklar bakımından; 31 Aralık 2021 tarihine kadar Türkiye’deki banka veya aracı kuruma bildirimde bulunmak yeterli oluyor.
Yurt içindeki varlıklar bakımından, 31 Aralık 2021 tarihine kadar vergi dairelerine beyanda bulunmak yeterli oluyor.
Bu düzenlemeyle suç işlenerek elde edilen gelirler bile kitabına uydurularak Türkiye’de sorgusuz, sualsiz aklanabiliyor.
Böyle bir ortamda Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’ne, Türkiye’yi neden gri listeye aldın diye şikâyet edilebilir mi?
Değerli vatandaşlarım,
Bu hükümet kara paranın aklanmasıyla, terörizmin finansmanıyla ve yolsuzlukla mücadele edemez.
Çünkü bu kadar önemli bir konuda bile alması gereken önlemleri amacı dışında kullanmaya kalktı.
Sivil toplum kuruluşlarını baskı altına alabilmek için terörizmin finansmanının önlenmesi kriterlerini araç haline getirdi.
Ne yazık ki hükûmet geçtiğimiz yıl çıkarılan söz konusu Kanun ile belediyelerdeki kayyum rejimini Mali Eylem Görev Gücü düzenlemelerine uyum adı altında sivil toplum kuruluşlarına uyarladı.
Böylece canını sıkan derneğe, terörü finanse ediyor bahanesiyle müdahale edebilmesinin zeminini hazırladı.
Mali Eylem Görev Gücü ise bu kötü niyeti gördü ve gri listeye alma kararının gerekçelerinden birisi yaptı.
Biz de buradan hükümete çağrıda bulunuyoruz;
Terörle mücadeleyi bile kendi menfaatlerinize alet etmeyin!
Yasal faaliyette bulunan dernek ve vakıfları terörle suçlamayın!
Türkiye’nin uluslararası terör örgütlerinin para akışlarının sağlandığı bir merkez olmasının önüne geçin!
Kara paranın aklanmasıyla samimi olarak mücadele edin!
Uyuşturucu bağımlılığının yaygınlaşmasıyla mücadele için bu suçun para trafiğini açığa çıkarın!
Kamu kurum ve kuruluşlarında şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini hayata geçirin!
Mali Eylem Görev Gücü’nün siyasi nüfuz ve üst düzey kamu görevlilerine ilişkin önerilerini dikkate alın!
Yolsuzluk ve rüşvetle mücadele edin!
Yargıya baskı yapmayın!
Bırakın yargı, sayısız masum insanı terör örgütü üyeliğiyle suçlamak yerine uyuşturucu ticareti, yolsuzluk, kara para aklama suçlarıyla mücadele etsin…
Zaten sizin adaletsiz ve öngörülemez yönetim ve yargı düzeniniz nedeniyle Türkiye bu hallere düştü.
Ekonomi tepe taklak gidiyor.
Uluslararası kuruluşların iyi yönetim ve suçla mücadele kriterleri uygulanmadıkça da düzelmeyecek.
Değerli vatandaşlarım,
Yapılması gerekeni her zaman açık yüreklilikle söyledik, söylemeye devam edeceğiz.
Mali Eylem Görev Gücü’nün Türkiye’yi gri listeye almaması için yapılması gerekenleri tam bir sene önce söylemiştik.
Uyarımız kulak ardı edildi ve sonuç ortada.
Göstermelik işlerle Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülemez.
Yolsuzluk, rüşvet, kara paranın aklanması, terörizmin finansmanıyla mücadele konularında samimi adımlar ancak yeni bir iktidarla sağlanabilir.
O tarihe kadar DEVA Partisi olarak iktidarı yakın takipteyiz.
Hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum.